Gazze’de, 21 yüzyılda, bütün dünyanın gözü önünde, 17 yıldır denizden, havadan, karadan abluka altında tutulan, 362 kilometre kare bir alana sıkıştırılmış iki buçuk milyona yakın silahsız, masum, sivil bir halkın üstüne İsrail, ABD, İngiltere, AB Ülkelerinin uçak gemileri, savaş gemileri, jetleri, tankları, tüfekleri kısaca en gelişmiş silahları ile 69 gündür bomba yağdırılıyorlar.
Savaşlarda kullanılması yasak olan bombalar kullanıyorlar.
Silahsız bir halkı, bebek, çocuk, kadın, erkek, yaşlı, hasta hiçbir ayrım yapmadan yok ediyorlar.
Yerlerini, vatanlarını ellerinden alıyor, topraklarını işgal ediyorlar…
“Zorunlu Göçe” tabi tutuyorlar.
“Soykırım” uyguluyorlar…
“Savaş Suçu” işliyorlar…
Bütün bu vahşeti engellemek için kurulduğunu amaçlarında ifade eden Kurum ve Kuruluşlar bir şey yapmıyor / yapamıyor ve yetersiz kalıyorlar…
Hâlâ devam eden bombalamalarda çoğunluğu “Kundaktaki bebeklerden, çocuklardan, kadınlardan, yaşlılardan, hastalardan” oluşan binlerce insan hunharca şehit edilmiş, binlercesi de sakat bırakılmıştır…
Atılan bombaların yaktığı, zehirlediği, paramparça ettiği binlerce insan alanları doldurmuş durumdadır.
Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri Şiirinde;
“Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer/ O ne müthiş tipidir savrulur enkaz-ı beşer / Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, / Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak…”
mısralarında ifade ettiği gibi Gazze adeta mahşer yerini andırmaktadır.
Kardeşlerimizin evleri başlarına yıkılıyor…
Cesetler enkazların, moloz yığınlarının altında kalıyor.
Elektrikleri ve suları kesilmiş, şu soğuk havalarda “tir tir” titriyorlar, üzerlerine alabilecekleri elbiseleri yok ve başlarını sokabilecekleri damları kalmamıştır.
Siyonist işgalci İsrail askerleri işledikleri bu vahşete rağmen kana doymuyor vampirler…
Savunmasız kardeşlerimizin üzerlerine fosfor bombaları, seyreltilmiş atom bombası atıyorlar…
Filistinli Müslümanların üzerinde yeni, adı henüz duyulmamış, daha büyük tahribat yapan ve daha çok öldüren bulutlu fosfor bombaları deniyorlar…
Nefes almakta zorluk çekiyor bebekler ve çocuklar…
Gazze’de ölüm kol geziyor…
Salgın hastalıklar her tarafa yayılıyor…
Hastaneler gözü dönmüş caniler tarafından teker teker yok edildi, yok ediliyor…
Bu vahşetler, bütün bunlar yetmemiş gibi bir de atom bombası kullanacaklarını ifade ediyorlar.
Katil işgalci Siyonist İsrail’in Miras Bakanı Amihai Eliyahu; “Gazze’ye nükleer bomba atmanın da önlerindeki bir seçenek olduğunu” ifade etmesi vahşetin, gözü dönmüş olmanın boyutunun nerelere varabileceğini göstermesi açısından çok önemlidir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın hemen hemen uluslararası her platformda dile getirdiği, Arap Birliği ve İslâm İşbirliği Teşkilatı ortak zirvesinde alınan kararlar listesine eklettiği “İsrail’in nükleer silahlarının olup olmadığının araştırılması” çağrısını biz de tekrarlıyoruz.
Katil Siyonist İsrail’in bu vahşetini ve bu tutumunu, iş birlikçilerini (ABD, İngiltere, AB vb.), bazı halkı Müslüman olan ülkelerin yöneticilerinin bu kayıtsızlığını şiddetle kınıyoruz…
“Atom enerjisinin barışçıl amaçlarla kullanılması ve nükleer enerji teknolojisinin yayılmasının kontrolü konusunda uluslararası iş birliğini teşvik etmek” amacıyla 1957’de, BM (Birleşmiş Milletler)’ye bağlı olarak kurulan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK veya IAEA)’ndan bu açıklama hususunda ses çıkmıyor!
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK/IAEA)’nu ve bu kuruma üye ülkeleri göreve çağırıyoruz.
Üye ülkeler tarafından “Atom bombası geliştirmemeyi, depolamamayı ve yaymamayı taahhüt etmek” amacıyla 1970’de kurulan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT)’nın gereğinin yerine getirilmesini bekliyoruz.
Bu Kuruma üye ülkelerin görevini yerine getirmelerini bekliyoruz.
Bunun yanı sıra, 1996 yılında kabul edilen Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Anlaşması (CTBT) atom bombasının test edilmesini yasaklayan bir diğer uluslararası anlaşmadır. Uluslararası hukuk, atom bombası kullanımına dair bu ve benzeri düzenlemelerle uluslararası barış ve güvenliği koruma amacını taşımaktadır.
CTBT’yi ve bu kuruma üye ülkeleri göreve çağırıyoruz.
Siyonist işgalci İsrail’in Bakanı Atom bombası kullanma tehdidinde bulunuyor. Savaş suçu sayılan “Fosfor Bombası”, “Bulutlu Fosfor Bombası” ve denemeye aldıkları “Yeni Nesil Bombaları” kullandığı halde kuruluş amaçları ve görevi bunları engellemek ve her türlü yaptırım uygulatmak olan bu kurumlar nerede? Ne iş yapar? Niçin sesi çıkmıyor?
Birleşmiş Milletler (BM), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) BMGK, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT), Kapsamlı Nükleer Test Yasağı Anlaşması (CTBT), Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve diğer Uluslararası Kurum ve Kuruluşlardan NEDEN SES ÇIKMIYOR?
ABD’nin 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye atmış olduğu atom bombaları ile en az 350 bin kişiyi öldürmüş, nesiller boyu sürecek ölüm ve sakatlıklara ve çevre katliamına sebep olmuştu.
Almanya’ya atılan bombalar…
Vietnam’da işlenen vahşetler…
2001 yılında, ABD’nin kendi ülkesini kendi derin devletinin vurması ile önce Afganistan’da, sonra Irak’ta daha sonra da Suriye ve diğer İslam coğrafyalarında milyonlarca insanın katledilmesi sonucu maalesef işlenen bu vahşetlere dünyanın büyük bir kısmı sessiz kalmıştı.
Yine yukarıda isimlerini zikrettiğimiz Uluslararası Kurum ve kuruluşlardan ses çıkarmamıştı.
Neden?
Amerikalılar ders kitaplarında öğrencilerine; “Demokrasi, barış ve adalet tehdit altına girince, ABD’nin bu değerlerin koruyucusu olarak Almanya, İtalya ve Japonya’ya atom bombaları atılması zorunluydu” düşüncesi aşılıyorlar.
Müfredatlarında atom bombası kullanmanın faziletlerinden bahsediyorlar:
“Atom bombasının kullanılması savaşı bitirirmiş”,
“Almanya ve Japonya şu anda kalkınmış durumdaymış”,
“Atom bombası ‘haydut devletlerin (!)’ elinde olursa dünyayı tehdit ederlermiş” vb. şeklindeki ifadeler hastalıklı devletlerin ve toplumların elinde güç olursa dünyanın geleceği gerçek anlamda büyük felaketlere gebedir.
Bu tehlikeyi insanlığa haykırmak ve onları uyandırmak gerekir.
“İsrail (Kendi Bakanı tarafından açıklandı, araştırılmalı), ABD, İngiltere, Rusya, Çin, Fransa, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore…” bildiğimiz kadarıyla bu ülkelerde atom bombası bulunmaktadır,
Bunların dışında diğer bazı ülkelerde de bulunabileceği söylentileri vardır.
- BM, BMGK, UAEK, NPT, CTBT, UCM ve diğer Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar işlevlerini yapamaz duruma gelmişlerdir. Bundan sonra bütün bu kurumların bir yaptırımı olamaz, olmamalıdır. Bu kurumlar yeniden yapılandırılmalıdır…
- Buna rağmen yine de ifade etmek istiyoruz:
Başta İsrail Devleti ve Başbakan Binyamin Netanyahu olmak üzere, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve diğer tüm sorumlular işledikleri “Sokırım” ve “Savaş Suçları”ndan dolayı Uluslararası Savaş Suçları Mahkemelerinde yargılanmalıdır…
- Haklının hakkını aldığı, mazlumun korunduğu, adaletin hâkim olduğu bir dünya kurulmalıdır… Bunun için halkı Müslüman olan ülkelerin yönetimlerinin, halkının değerleri doğrultusunda hareket etmeleri sağlanmalıdır…
- Halkı Müslüman olan ülkelerle birlikte tüm Müslümanların hakkını ve topraklarını koruyacak, mazlumun yanında, zalimin karşısında olacak adı “Kudüs Ordusu” olan bir ordu kurulmalıdır.
- Türkiye’de, en kısa zamanda “İslâm Ülkeleri Bakanlığı” kurulmalıdır.
- Sömürgecilerin / Şer İttifakının (İsrail, ABD, İngiltere, AB Ülkeleri vb.) İslâm Coğrafyasının zenginliklerine ÇÖKMELERİNE ASLA İZİN VERİLMEMELİDİR!
Onlarla iş tutan işbirlikçi hain ülkeler ve yöneticileri deşifre edilmelidir.
- Eninde sonunda bu Küresel Çete / Şer İttifakı ile kapışılacaktır. En kısa zamanda, Filistin ve Gazze elden gitmeden, psikolojik üstünlüğümüzü de kaybetmeden gereken yapılmalıdır! Küresel intifada organize edilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.
Sonuç olarak;
- ABD veto etse de, BM karar almasa da, Siyonist katil, “Kudurmuş Köpek” İsrail’in “ateşkes” ilan etmesi ve işgal ettiği tüm Filistin topraklarından çekilmesi için, İslâm ülkelerinin İsrail’le tüm siyasî, ekonomik ilişkilerini askıya alması gerekir.
- Siyonist katil İsrail işgal ettiği tüm Filistin topraklarından geri çekilmelidir.
- Başkenti Kudüs olan toprakları birbirine bağlı, sınırları belirli, özgür ve egemen bir Filistin Devleti kurulmalı ve başta İsrail olmak üzere Birleşmiş Milletlerin tüm üyeleri “ÖZGÜR, EGEMEN FİLİSTİN DEVLETİ”Nİ tanımalıdır!
- Henüz vakit varken…
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ