1948’de İsrail Devletinin kurulduğu günden bugüne kadar Filistinli Müslümanlar Siyonist işgalci İsrail’in zulmü altında inim inim inlemektedir. Devletleri yok edilmiş, toprakları işgal edilmiş, evleri başlarına yıkılmıştır. Ellerinde, kuşatma altında açık bir hapishaneye dönüşen Gazze ile namaz kılabilmeleri için İsrail’in iznine tabi oldukları bir Mescid-i Aksa kalmıştır. Şimdi onları da ellerinden almak istiyorlar.
Müslümanlar, özellikle son bir aydır;
Mescid-i Aksa’da sabah ve öğle namazlarını kılamıyor.
Mescid-i Aksa’da sabah ve öğle vakitlerinde Ezan okuyamıyor.
Görevli onlarca Yahudi, İsrail askerlerinin koruması altında çeşitli bahanelerle Mescid-i Aksa’ya hemen hemen her gün baskın düzenliyor ve göz bebeğimiz, ulu mabedimiz Mescid-i Aksa üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyorlar.
Gazze’nin etrafındaki kuşatma daraltılarak tam bir ekonomik ve siyasî ambargo uygulanıyor.
Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri açmaya devam eden “Kudurmuş köpek” işgalci İsrail, Filistinlileri kalan bir avuç topraklarından da kovmaya çalışıyor.
İsrail yok etme stratejisini, Filistin topraklarında son yaptığı bu icraatlarla fiilen yürürlüğe sokmuştur.
“Aksa Tufanı” operasyonu buna verilen bir cevaptır.
Hamas savunma stratejisi düzleminde taktik bir saldırı yapmıştır.
Bu operasyonla dünyanın gözünden kaçırılmak istenen “Kudurmuş Köpek” İsrail’in bu stratejisine, bu oyununa tüm dünyanın dikkatini çekmek istemiştir.
“Ey Dünya, Ey Müslüman ülke yönetimleri Filistin topraklarında gerçekleştirilen bu pis / kirli oyunu görün ve buna “Dur!” deyin.
Bu savaş İsrail’in kurulduğu tarihten itibaren İsrail tarafından başlatılmış ve kesintisiz olarak devam ettirilmektedir.
Filistin topraklarında o günden bugüne kadar hiçbir zaman barış olmamıştır.
Bu operasyonla verilmek istenen ana mesaj budur.
Netenyahu Yönetiminin diktatörlüğe giden “Yargı reformu” yapmasına isyan eden halk diktatöre ve diktatörlüğe karşı sokağa çıkarak hemen her gün eylem yapmaya başlamıştır. Bu eylemlerin geldiği noktanın ne denli tehlikeli boyuta ulaştığını İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog; “İsrail ikiye bölünmek üzeredir!” çağrısında aramak gerekir.
İşte İsrail, içerideki bu tehlikeyi bertaraf etmek için her zaman yaptığı gibi, çareyi Filistinli Müslüman kardeşlerimize saldırmakta buluyor. Şiddetin dozunu artırarak cinayetler işlemeye devam ediyor.
İşgalci, terörist devlet Siyonist İsrail’in Filistinlilere ve Bölgeye getirdikleri kan, gözyaşı ve vahşetin sebebini anlayabilmek için birkaç söz ve uygulamadan bahsetmenin zaruri olduğu kanaatindeyiz.
Yahudiler; 15 Mayıs 1948 yılında 9 bin 481 km. karelik bir alanda İsrail devletini kurmuştur. İsrail’in yüzölçümü bugün 22 bin 145 km. karedir. Yani 12 bin 664 km. karelik Filistin’e ait olan bu topraklar Yahudiler tarafından 75 yılda işgal edilmiştir.
BM’nin 1 Eylül 1947 tarih ve 181 sayılı Kararına rağmen, Filistin Devleti hâlâ kurulamamıştır. Siyonist İsrail’in saldırgan, işgalci, yayılmacı / emperyalist tavrından dolayı, Filistin’in topraklarının
tamamı işgal altındadır ve sınırları belli değildir. Sınırları belli olan Gazze 360 km. karelik yüz ölçüme ile Dünyayla bağlantısı olmayan açık hapishane haline getirilmiş ve işgalci İsrail’in insafına terk edilmiştir.
Buna rağmen İsrail hâlâ işgale devam ediyor… Gelinen ve İslâm Dünyası yöneticilerinin birçokları tarafından görülemeyen en önemli husus, İsrail’in yol boyu uyguladığı “KUDURMUŞ KÖPEK STRATEJİSİ” kapsamında yayılması / genişlemesidir.
İsrail’in kurucusu ve ilk Devlet Başkanı David Ben-Gurion: “Statükoyu devam ettirmek söz konusu değildir. Dinamik, genişlemeye yönelik bir devlet meydana getirmek zorundayız.” diyor.
İsrail’in 9. Cumhurbaşkanı Şimon Peres 2001 yılında: “2011 yılına kadar, Büyük İsrail’i, yani Arz-ı Mev’ud’u kurduk, kurduk. Kuramazsak, İsrail’in sonu gelir.”
İsrail Genelkurmay eski Başkanı Rafael Eytan: “Siz iyi yürekli, yumuşak huylu insanlar şunu iyi bilin ki Adolf Hitler’in gaz odaları bile birer cennet sarayıdır… Topraklara yerleşmeyi
tamamladığımızda, bütün Arapların yapabilecekleri tek şey, şişenin içindeki ilaç yemiş hamam böcekleri gibi panik halinde bir oraya bir buraya koşturmak olacaktır.”
Haham Mordechai Eliyahu: “Eğer biz 100 kişiyi öldürdükten sonra durmazlarsa zaman bin kişiyi öldürmemiz gerekir, yine durmazlarsa bin kişiden sonra on bin kişiyi, hâlâ durmuyorlarsa yüz bin kişiyi, hatta bir milyonu… Onları -Gazzelileri- durdurmak neye mal olursa olsun (yapacağız.)” diyor.
- İsrail BaşbakanıMenahem Beghin:“Bu toprak bize vaad edilmiştir ve bizim bu toprak üzerinde bir hakkımız vardır.”
Moşe Dayan: “İsrail kudurmuş bir köpek gibi olmalı, kimsenin dokunamayacağı kadar tehlikeli.”
Madam Golde Meir Sunday Times’a verdiği demecinde: “Bir Filistin halkı yoktur… Bizler gelip de onları kapıya koyduğumuz ve ülkelerini ellerinden aldığımız için değil. Onlar mevcut değildir.”
Sadece, yukarıya Siyonist liderlerin bir kaç ifadesini göz önüne aldığımızda, insanlığın nasıl tehlikeli bir insan unsuru (Siyonist kadrolar) ve strateji ile karşı karşıya olduğunu görebiliriz.
İşte bunun için Hamas, İsrail’in “Kudurmuş Köpek Stratejisi” kapsamında yürütmekte olduğu vahşi bir işgal hareketine dur diyen karşı bir atak yapmıştır. 1948 yılından bu yana devam eden bir savaş vardır.
Savaş Hamas’ın saldırısı ile başlamamıştır. Öncelikle bu hususun çok iyi görülmesi, idrak edilmesi gerekir. Hamas savunma stratejisi kapsamında hiç beklenmedik bir anda taktik saldırıya geçerek Siyonist İsrail’in karizmasını çok ciddi bir şekilde çizmiştir.
Hamas’ın askeri kanadı İzzettin Kassam Tugayları, 7.10.2023 Cumartesi sabahı “AKSA TUFANI” hareketini başlatarak 5 bin roket birden İsrail’e fırlatmıştır. Aynı zamanda beş saat bölge ile iletişimini kesmiş, havada uçabilen araçlar ve karadan askeri pikaplarla Gazze’nin kuzeyinden işgal altındaki topraklarını kurtarmak için radarlarına, gözlem tesislerine ve karakollarına taktik bir saldırı gerçekleştirmiştir. “Aksa Tufanı” saldırısı sonucunda; İsrail askerleriyle ciddi çatışmalar yaşanarak 30 km içeri girmişler. İsrailli üst düzey yetkili komutanları ve askerlerinin onlarcasını esir almışlardır. İsrail basınının ifadesine göre 600 İsrail askerini öldürülmüş 1100’den fazla askeri de yaralanmıştır.
“Aksa Tufanı” saldırısı ile İsrail’in Savunma sistemleri çökertilmiş,
Aşılmaz denilen “Demir Kafesleri”leri başlarına yıkılmış,
Dünyanın en güçlü ve acımasız istihbarat örgütü sanılan “MOSSAD” çaresizlik içinde olayları seyretmek zorunda kalmış,
Böylece rahmetli Erbakan Hoca’nın, “İsrail güçten anlar.” sözünün doğruluğu kanıtlanmıştır.
İşgalci İsrail, hiç beklemediği bu saldırı karşısında panik içinde “Savaştayız!” diyerek; işgal altındaki Gazzelilere / Filistinlilere / Hamas’a savaş ilanında bulunarak, 100 bin kişilik yedeklerini göreve çağırmıştır.
Siyonist işgalci İsrail Gazze’deki silahsız sivil Müslüman halkın üzerine jetleriyle bomba yağdırmaya başlamıştır.
Basında çıkan haberlere göre bu bombardıman esnasında 78’i çocuk olmak üzere 493 Filistinli Müslüman şehit oldu ve iki bin yedi yüz elli bir kişi de yaralandı.
Filistinliler de büyük binalarını hedef alan İsrail’e misilleme olarak Telaviv’e roket atmaya devam etmiştir.
ABD her türlü silah ve mühimmatla İsrail’in yanında olduğunu ifade ederken, AB ülkeleri de destek açıklamalarında bulunmuşlardır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, taraflara itidal çağrısı yaparak, “İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın statüsünün değiştirilmesinin karşısında duracağız.” diyerek dolaylı bir şekilde Hamas’ın bu hamlesine destek vermiştir.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ABD, Katar, Suud-i Arabistan, İran, Mısır ve Filistin Dışişleri Bakanlarıyla telefon diplomasisi yürütmüştür.
İşgalci İsrail, BM’nin almış olduğu onlarca yaptırım kararının hiçbirini uygulamamıştır. Buna rağmen
başta ABD olmak üzere BM, AB Ülkeleri bu konuda ses çıkarmamış ve İsrail’e herhangi bir yaptırım uygulamamışlardır.
“Küfür tek millettir” ifadesinin bir tecellisi olarak bugün hep birlikte Hamas’a karşı eylem çağrısında bulunmaktadırlar.
Siyonist İsrail, 1948 ‘den bugüne kadar Filistin topraklarının tamamına yakınını işgal etmiştir.
Her geçen gün yeni yerleşim yerleri açarak işgale devam etmektedir. Buna müsaade etmemeliyiz.
Müslümanların parçalanmışlığı ve sessizliği zalim Siyonist İsrail’i cesaretlendirmekte ve zulmünün artmasına vesile olmaktadır.
Arap Birliği, İslâm İş Birliği Teşkilatı, Türk Devletleri Teşkilatı, Türkiye ve halkı Müslüman olan tüm ülkeler, bu ülkelerdeki sivil toplum kuruluşları ve bütün bir İslâm ümmeti bütün imkânlarımızla hep birlikte Filistin davasına, Mescid-i Aksa’ya, Kudüs’e sahip çıkmalıyız.
Küresel güçlerin, İsrail’in kan gölüne çevirdikleri bu bölgeyi daha fazla kana bulamalarına müsaade etmemeliyiz.
Başta ABD, İngiltere, AB ülkeleri olmak üzere İslâm coğrafyasından bu zalimleri geldikleri yere geri göndermeliyiz.
Kendilerinin başlattığı bu savaşı Allah’ın izniyle hep beraber kazanarak bu kan emici, gözü dönmüş canileri bu kutsal topraklardan söküp atmalıyız.
Gazze’ye ve diğer Filistin bölgelerine sınırı olan Mısır gibi ülkeler kapılarını açmalıdır.
Havadan, Denizden ve karadan abluka kaldırılmalıdır.
Başkenti Kudüs olan, İsrail’in saldırıları sonucu Filistin’i terk edip göç etmek mecburiyetinde kalan 6 milyona yakın Müslüman mültecinin geri döndüğü, 1948’de belirlenmiş Filistin’in topraklarında, bağımsız bir Filistin Devleti kurmalıyız.
Özellikle yeni nesillere FİLİSTİN DAVASINI UNUTTURMAMALIYIZ!
Unutmayınız;
“Gerçek şu ki, onlar hileli düzen kurdular. Oysa onların düzenleri dağları yerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen, kötü bir karşılık vardır.” (14 İbrahim 46. ayet)
Şuhedânın kanlarıyla sulanmış bu aziz topraklarda herkesi, Allah’ın şu çağrısına uymaya ve gereğini yapmaya çağırıyoruz:
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hem siz düşmanlar idiniz, O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp- ısındırdı ve siz Onun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam bir ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı (3 Ali İmran 103. ayet).
Henüz vakit varken, yarın çok geç olabilir.
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ