TÜRKİYE ŞER İTTİFAKININ YUNANİSTAN ÜZERİNDEN KURDUĞU OYUNU BOZMALIDIR

2
0

Son günlerde Yunanistan, Fransa, ABD Türkiye’ye karşı yoğun bir psikolojik saldırı geliştirmektedir. Fransa, İsrail ve ABD Yunanistan’la değişik askeri anlaşmalar yaparak Yunanistan’ı silahlandırmaktadır. Yunanistan, İsrail, Fransa ve ABD düzleminde meydana gelen gelişmeler aşağıda özetlenmektedir:

Yunanistan’ın Fransa İle Yaptığı Anlaşmalar

Yunanistan ile Fransa arasında 28 Eylül 2021’de Paris’te imzalanan “Savunma ve Güvenlik Alanlarında İş Birliğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması”, iki ülke arasında savunma, dış politika ve silahlanma konularında işbirliğini ve bir askeri ittifak kurmayı kapsamaktadır. Anlaşmanın 2. maddesinde, “Taraflar, herhangi birinin egemenlik bölgesine karşı silahlı bir saldırı yapıldığını müştereken tespit ederlerse, ellerindeki tüm uygun araçlar ve gerekirse silahlı güç de kullanarak birbirlerine yardım ve katkıda bulunacaklardır.” deniyor. Ayrıca söz konusu maddede, Türkiye kast edilerek, “saldırının NATO üyesi üçüncü bir ülke tarafından gelmesi durumunda bile geçerli olacağı” ifade edilmektedir.

Türkiye’yi hedef alarak haddini aşan sözler sarf eden Miçotakis, “Hepimiz, Doğu Akdeniz’de kimin kimi ‘casus belli’ ile tehdit ettiğini biliyoruz.” sözlerini kullanıyor. Ülkesine yönelik bir saldırı halinde “Avrupa’nın en büyük, tek nükleer gücü ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan tek Avrupa Birliği ülkesi (Fransa) ülkemizin yanında olacak.” diyerek işi nükleer tehdide kadar vardırıyor.

Bu yılın başında, tarihinin en büyük savunma programı çerçevesinde Fransa’dan 18 adet Rafale savaş uçağı alımı için anlaşma imzalayan Yunanistan, son anlaşma çerçevesinde Yunanistan’ın Fransa’dan 5 milyar Euro değerinde 3 adet firkateyn alacağını ve bununla Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin daha da güçleneceğini iddia etmiştir. Ayrıca satın alımı için müzakerelerin sürdüğü 3 adet korvet gemisi sayesinde de, Yunanistan’ın 40 yıl yetecek savaş gemilerine sahip olacağı ifade edilmektedir.

Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğuna karşı mücadele ederek Avrupa’nın kalbinde yer alan ülke haline geldiğini öne süren Macron, bunun Avrupa’nın tarihinde ilk olduğunu ve Avrupa için çok şey ifade ettiğini dile getirmektedir. Fransa’nın silah sanayiini yöneten lobiler, daha fazla silah satmak, daha fazla askeri pazar oluşturmak için Macron’u sıkıştırıyorlar. O da daha fazla silah satmak için Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı kışkırtıyor, sonra da silah sata sata borç batağına sokarak kendine uşak yapıyor.

Yunanistan’ın ABD İle Yaptığı Anlaşma

ABD Yunanistan’la ilişkilerini Türkiye’ye düşmanlık üzerine kurmakta ve Yunanistan’a özgüven vererek onu saldırgan bir konuma doğru taşımaktadır. Bu amaçla dost görünen düşman ABD, Yunanistan’la ilişkilerini Türkiye düşmanlığı üzerine inşa etmektedir:

  • Yunanistan, ABD ile mevcut Savunma İşbirliği Anlaşması’nın (MDCA) güncellenmiş, yeni bir protokolünü imzalayacaktır. Protokolün mahiyeti bilinmemekle birlikte, muhtemelen “Yunanistan’ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine teminatlar” verilecektir. Yunanistan’ın toprak bütünlüğünü kim tehdit etmektedir? Bu teminatlar kime karşı verilmektedir?
  • ABD, özellikle Girit ve Dedeağaç’taki askerî varlığını ciddi şekilde güçlendirmektedir.
  • Yunanistan’ın birçok yerinde atış talim sahası, piyade karargâhı, İHA’ların konuşlandırıldığı üs, mevcut üslerin genişletilmesi gibi kolaylıklar sağlamaktadır.
  • Dedeağaç limanında, ABD ordusu önemli imtiyazlar elde etmektedir.
  • ABD, geçtiğimiz aylarda, binlerce askeri araç ve personelini, Dedeağaç limanı üzerinden Balkan ve Avrupa ülkelerine sevk etmekte; Boğazlardan geçmeden, ABD askeri güçlerinin Bulgaristan ve Romanya’ya ulaşabilmelerini sağlamaktadır.
  • ABD, Doğu Akdeniz’de köşeye sıkışan Yunanistan’ın imdadına koşarak, uçak gemisiyle çıkarma yaptığı Girit Adası’nda yeni bir üs kurmaya çalışmaktadır. Böylelikle ABD ordusu Batı Trakya ve Ege Denizi’nin ortasına yerleşmektedir.
  • ABD, Yunan ordusuyla sık sık tatbikat yaparak, ABD’nin F-15 jetleri ile Yunanistan’a ait F-16’ları birlikte uçurarak, Türkiye sınırına yakın konumdaki Ege adalarının üstünden alçak uçuşlar yaparak Türkiye’ye karşı bir psikolojik harekât geliştirmekte, Yunanistan’a güven vererek onu aşırı tahrik etmektedir.
  • ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı BobMenendez ve MarcoRubio tarafından sunulan bir tasarı, Washington ve Atina arasındaki askeri işbirliğini daha da artırmayı hedeflemektedir. ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un Yunan ordusunun modernizesi için çabalarını artırması gerektiğini vurgulayan tasarı, Washington’ın donanma gemileri için de devreye girmesini gündeme getiriyor. Tasarıdaki en dikkat çekici olan, Türkiye’nin parasını verdiği, Türkiye için üretilen F-35 jetlerinin Yunanistan’a verilmesidir. Yunan medyası, bu tasarıyı, ‘ABD’den Türkiye’ye sesli mesaj’ başlıklarıyla duyurdu.

ABD’nin Yunanistan’la başlattığı bu ilişki zinciri, Türkiye’ye düşmanlık değil de nedir.

ABD, dost görünen düşmandır ve Türkiye buna göre konumlanmalıdır, ilişkilerini buna göre yeniden düzenlemelidir.

Yunanistan’ın İsrail’le Yaptığı Anlaşmalar: İsrail Füzelerini Ege’deki Adalara Yerleştirme

Yunanistan, drone ordusu satın alacağı İsrail’le askeri işbirliği için anlaşmaya varmıştır. Yapılan anlaşmaya göre;

  • Kalamata Havalimanı’nda bir pilot eğitim merkezi kurulacak.
  • Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı İsrail ile ittifak kuran Yunanistan, İsrail’den beşinci nesil tanksavar füze sistemi olan Spike NLOS füze sistemi satın alacak ve füzeleri özellikle Türkiye karşısındaki adalara konuşlandıracak. Özellikle, Antalya’nın Kaş ilçesinin hemen karşısında yer alan Meis gibi küçük adalara konuşlandırılacak.

Yunanistan, bu anlaşmalarla Fransa, ABD, NATO ve AB’in emperyalist planlarına daha da fazla dahil olmakta, ülkesini sömürgecilerin askeri karakolu haline getirmekte, onlara yataklık etmektedir.

Yunanistan, kendisini maşa olarak kullanan, Truva atı konumuna sokan şer ittifakına güvenerek kıta sahanlığı, deniz yetki alanları, Akdeniz’deki hava sahası, doğalgaz sondajı, etnik olarak bölünmüş Kıbrıs ve Ege’deki bazı adaların statüsü gibi pek çok konuda Türkiye’ye hep sorun çıkarmakta ve Türkiye’yi tahrik edip durmaktadır.

Nitekim geçtiğimiz günlerde NauticalGeo isimli İtalyan araştırma gemisi, Girit’in doğusu ve Kıbrıs’ın güneybatısında Türkiye’nin kıta sahanlığını ihlal teşebbüsünde bulunmuştur. Bu teşebbüs Türk Deniz Kuvvetleri unsurları tarafından engellenmiştir. Devamında Yunanistan Ege’de, İzmir’in hemen karşısındaki Koyun Adası’nda, Savunma Bakan Yardımcısı’nın katılımıyla bir askeri tatbikat yapmıştır. Yunan Bakan Yardımcısı, arkasında İzmir görünecek şekilde poz vererek sosyal medya hesabından şovenizm kokan ve muhatabı tahrik eden şu paylaşımda bulundu: “Her ada, her küçük ada, her kayalık adacık, bir Yunan yurdu! Her yerdeyiz.”

Sonuç

Şer ittifakını rahatsız eden en önemli unsur, Türkiye’nin bağımsız politika geliştirmesi ve hayata geçirmesidir. Türkiye, şer ittifakına hemen hemen her yerde muhalefet etmektedir.

Doğu Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika’da Fransız sömürgeciliğine karşı oyun kuran Türkiye’nin varlığı kendisini rahatsız ettiği için Fransa, Yunanistan’ı kışkırtarak iki ülke ilişkilerinin daha da kötüleşmesine sebep olmaktadır.

Türkiye Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Azerbaycan’da, Ukrayna’da Libya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da ABD’nin politikalarına karşı çıkmakta bağımsız politikalar geliştirip uygulamaktadır. Türkiye’nin kendi ayakları üzerinde durması, bağımsız politikalar geliştirmesi, savunma sanayii ve sanayileşmeye ağırlık vermesi, şer ittifakının uykularını kaçırmaktadır.

Bugün Yunanistan’la yapılmak istenen ile Milli Mücadele döneminde yapılanlar aynı amaçlıdır.

Şer ittifakının 2. Sevr Projesini, Büyük Ortadoğu Projesini ve Büyük İsrail Projesini devreye sokmaya çalıştıklarının çok ciddi göstergeleridir. Dost görünen düşmanların maskeleri birer birer düşmektedir. Türkiye kurulmak istenen oyunu bozmak zorundadır. Bunun için gerekli güç ve imkân Türkiye’de mevcuttur. Yeter ki Türkiye bu imkânları en uygun şekilde kullansın.

Bu nedenle Türkiye, aşağıdaki politikaları öne çekmelidir:

  • Türkiye içeride gerilimi düşürmeli, dış politikada bir ve bütün olarak hareket etmelidir.
  • 8 Haziran 1995’te TBMM, Yunanistan’ın Ege’de karasularını 6 milin ötesine çıkarması halinde, hükümete askeri tedbir alma yetkisi veren ‘casus belli’ (savaş sebebi)kararını almıştı. Türkiye, Anadolu’ya çok yakın Ege adaları bulunduğundan bu bölgede Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarmasının 780.000 km2’lik bir ülkeyi denize kapatıp karaya kilitleyeceği için buna karşı çıkmış ve bunu “casus belli” sayacağını ilan etmişti. Türkiye bu kararını toplumun her kesimine çok iyi anlatmalıdır. Türkiye bu kararını komşu ülkelere de çok iyi anlatmak ve onları ikna etmek zorundadır.
  • Ayrıca Yunanistan’ın Fransa, İsrail ve ABD ile yaptığı anlaşmaların muhtevasını casus belli kavramı kapsamında çok iyi incelemeli ve gerekli yerlere şimdiden anlatmalıdır. Çünkü şer ittifakının yukarıda Yunanistan’la yaptığı anlaşmalar, provokasyon kokmaktadır. Türkiye, Yunanistan’a saldırı yapıldığı olgusunun ne olduğunu sorgulamalıdır. Yunanistan’ın yapacağı bir densizliğe Türkiye’nin cevap vermesi, Yunanistan’a yapılan bir saldırı olarak mı kabul edilecektir?
  • Anlaşılan o ki, Yunanistan bölgede provokasyonlarını, tahriklerini artırmaya devam edecektir. Türkiye’nin bu konuda bölgede çok iyi bir psikolojik harekât başlatıp geliştirmesi ve genişletmesi gerekmektedir.
  • Uluslararası anlaşmalara göre, Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki birçok adayı silahlandırması yasak olup Meis adası da bunlardan biridir. Bu konu uluslararası düzlemde ve İslâm coğrafyasında öne çekilip bir psikolojik harekât başlatılmalıdır.
  • Türkiye, İslâm coğrafyasındaki tüm ülkelerle Suriye, Mısır, Irak, Suudi Arabistan, BAE dahil ilişkilerini iyileştirmeli, yeni ittifaklar geliştirip inşa etmelidir. İslâm ülkeleri yöneticilerine Birinci Dünya savaşında düşülen hatalara düşülmemesi gerektiği belgelere dayalı olarak anlatılmalı ve halkı Müslüman olan bu ülkeler kazanılmalıdır.
  • Türkiye, yerli ve milli sanayileşmeye ağırlık ve öncelik vermelidir. Bu bağlamda öncelikle savunma sanayi öne çekilmelidir.
  • Türkiye, küresel biyolojik, ekolojik ve genetik savaşları göz önüne alarak yerli ve milli aşı ve ilaç sanayiine yatırım yapmalıdır. Aşı geliştirmek için merkezi bir alt yapı kurulmalı, bu merkezde çalışan bilim insanlarına özel koruma tahsisi edilmelidir.
  • Türkiye’deki özel sektörün durumu göz önüne alınarak kamu sektörü devreye sokulmalı, kamu ve özel sektör işbirliği geliştirilmeli, genişletilmelidir. Bu konuda seferberlik ilan edilmelidir.

HENÜZ VAKİT VARKEN! YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR.

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir