ÇAĞDAŞ HAŞHAŞİ VAKASI Boğaziçi Kadife Darbe Sürecinin Yeni Aşamaları:  HDP’nin Kapatılması Davası ve HDP ile AK Parti İlçe Merkezlerine  Yapılan Saldırılar

3
0

Prof. Dr. Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanması ile Türkiye’de  5. Nesil Kadife Darbe Süreci başlatılmıştır. Kadife darbenin farklı aşamaları ile ilgili gerekli açıklamalar yapılmıştır. Süreçte gelinen aşamada etkili üç önemli husus söz konusudur:

  1. Sedat Peker’in 40 yaş altı neslinin hedef alarak yaptığı açıklamalar,
  2. HDP’nin Kapatılma Davası,
  3. HDP ve AK Parti binalarına yapılan silahlı saldırılar.

Sedat Peker’in iddiaları, verdiği isimler, zikrettiği olaylar ve anlatımları devam etmektedir. O nedenle Sedat Peker vakası ile ilgili açıklama daha sonra yapılacaktır.

Bu açıklamada, HDP’nin kapatılma davası ile HDP İl Merkezi ve AK Parti İlçe Merkezine yapılan saldırılar ele alınıp değerlendirilecektir.

HDP’nin Kapatılması Davası

HDP’nin kurulduğu günden bu güne kadar dil ve söyleminde ciddi herhangi bir değişiklik olmamıştır. 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana girdiği her seçimde oranlar değişmekle beraber %10 barajını aşarak Meclise girmiş ve Mecliste grup kurabilmiştir. Ağırlıklı seçmeni Kürt tabanlıdır. Suç işleyen HDP’li milletvekillerine yol boyu davalar açılmıştır ve Genel Başkanları Selahattin Demirtaş tutuklu yargılanmaktadır. Boğaziçi Darbe süreci devam ederken HDP’nin kapatılmasının MHP tarafından istenmesi, gelecekte çok gerilimli bir ortamın ortaya çıkmasına sebebiyet verebilecektir. Bahçeli’nin kapatma davası ile ilgili yaptığı konuşmada şu sorular ve ifadeler bulunmaktadır:

“Bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının TBMM’de görüşülüp karara bağlanması neden gecikmektedir?

Suçu tevsik edilmiş PKK’lı milletvekilleri adaletin önüne ne zaman çıkarılacaktır?

Maşerî vicdanın huzur bulması için daha neyi bekliyoruz?

İhanetin bedelini ödeteceksek ne duruyoruz?

Şayet bölücülüğün hesabını soracaksak,

Şayet hukuk devletinin varlığını göstereceksek gün bugündür,

Melanetin yeri bağımsız Türk mahkemelerinde kurulan sanık sandalyesidir.

…HDP’li bölücü milletvekillerine gereği -hukuk sınırları içinde- derhal yapılmalıdır.

HDP, terörizmin siyaset ayağıdır.

HDP, terör örgütünün Meclise sızmış nifak uşağıdır.

HDP’nin kapatılması, siyasetten, demokrasiden kaydının silinmesi hepimizin, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin namus borcudur.”

Bahçeli konuşmasındaki sorduğu sorularda haklı olmakla birlikte sorunun ilk çözüm yeri olan Meclisin niçin harekete geçirilmediğini daha açık bir şekilde ifade etmeli ve üzerine düşeni yapmalıdır.

Parti kapatmalardan çok çekmiş ve bedel ödemiş bir ülke olarak; parti kapatma girişiminden önce Bahçeli’nin “Bölücü milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarının TBMM’de görüşülüp karara bağlanması neden gecikmektedir? Suçu tevsik edilmiş PKK’lı milletvekilleri adaletin önüne ne zaman çıkarılacaktır?” sorularında dile getirdiği aşamaların öncelikle yerine getirilmesi ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılarak toplumsal bir mutabakatın sağlanması gerekirdi. Bu süreçte, Türkiye’nin buna ihtiyacı vardır.

Bahçeli’nin “HDP’nin kapatılması, siyasetten, demokrasiden kaydının silinmesi hepimizin, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin namus borcudur.” ifadeleri maksadı aşan, yargı kararından önce sonucu ilan eden bir yaklaşım olarak tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Şöyle ki;

  • Eğer Anayasa mahkemesi, HDP’yi kapatma kararı vermez ise Anayasa Mahkemesi mensupları zan altında kalabilecektir,
  • HDP kapatılmazsa aklanmış olacağından dolayı bugün HDP ile açık ittifak kuramayanlar çok rahat bir şekilde ittifak kurabileceklerdir,
  • HDP kapatılmazsa HDP’nin bazı tutum, tavır, davranış ve söylemlerinden şikayetçi olup HDP’den uzaklaşmış olan seçmen tekrar geri dönebilir. Bu da HDP’nin reylerinin artmasına neden olur.
  • HDP kapatılır ve bazı milletvekillerinin milletvekilliği düşürülür ise yıpranmış olan HDP’nin yerine hemen yeni bir parti kurulabilecektir. Fakat Kürt seçmenin gayrimemnunluk düzeyi artacaktır.
  • HDP’lilerin; “Çözüm sürecinde bizi Kandil’e ve Abdullah Öcalan’a devlet gönderdi, Şimdi de bizi bundan dolayı suçluyorlar. Bizi gönderirken biz ne dediklerini mahkemede anlatıp tutanaklara geçireceğiz, Abdullah Öcalan ile fotoğraflarımızı yayınlıyorlar, o fotoğrafları kim çekti? ” şeklinde yaptıkları açıklamalar; mahkeme sürecinde Türkiye’de istenmeyen yeni tartışmaların yapılmasına sebebiyet verebilecektir.
  • Genç jenerasyonun bu kapatılma davası ile olumsuz etkilenmesi ihtimali mevcuttur. Bu da “gayrimemnunların” çoğalması demektir. 
  • Kadife darbe türü, “gayrimemnunların ittifakı” üzerine kurulu şiddet içermeyen bir darbe türüdür. Şer ittifakı Boğaziçi Kadife Darbe süreci için sokağa çıkabilecek çok ciddi bir kitle kazanmış olabilecektir.

HDP ve AK Parti Binalarına Yapılan Silahlı Saldırılar

Türkiye üzerinde yürütülmek istenen provokasyonun en önemli ayaklarından biri, HDP İzmir İl Binasının basılarak bir kişinin öldürülmesi; diğeri ise bu olayın ardından AK Parti Diyarbakır Hani ilçe binası ile Ağrı Patnos İlçe Başkanlığı binasına molotofla  saldırıların yapılmış olmasıdır.

Medyadaki bilgilere göre mazisi karanlık, katil Onur Gencer, 18 Haziran Cuma günü İzmir HDP İl Binasına girip içerideki görevli Deniz Poyraz’ı vahşice öldürdükten sonra, gizlenmiş olduğu binada yakalanmıştır. Aradan bir gün geçmeden AK Parti Diyarbakır Hani İlçe Başkanlığı’na da iki kişi molotofla saldırı düzenlemiş, binada hasar oluşurken ölüm ya da yaralanma meydana gelmemiştir. Olayla ilişkisi olan iki kişi yakalanmıştır.

Görünen o ki, HDP ile AK Parti seçmen kitlesini karşı karşıya getirecek kirli bir  provokasyon icra edilmeye çalışılmaktadır.

Öncelikle bu gerçeğin görülmesi gerekmektedir.

Ülke ve millet olarak çok hassas bir dönemden geçtiğimiz, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde, büyük bir planın parçası olduğunu sandığımız bu olayların iç yüzünün, tetikçilerini ve bağlantılarını en küçük ayrıntıyı göz ardı etmeden ve en kısa zamanda, açıklığa kavuşturulmasını bekliyoruz.

HDP yöneticilerinin İzmir İl Binasına yapılan baskınla ilgili birbiri ile çatışan, tezat içeren açıklamaları mevcuttur.

“HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar: “Bugün İzmir il örgütümüzde saldırının gerçekleştirildiği saatlerde yaklaşık 40 kişilik yönetici grubumuzun bir toplantısı vardı. Eğer daha önce planlanmış olan yaklaşık 40 kişilik toplantımız acil bazı nedenlerden dolayı ertelenmemiş olmasaydı sadece Deniz kardeşimiz değil bugün bu ülkeyi büyük acılara, halkımızı derin acılara boğacak, geleceğimizi karartacak daha büyük bir katliam yaşanabilirdi. Deniz Poyraz’ın öldürülmesi bir cinayet değil bir katliamdır.Bu katliam aynı zamanda bir provokasyondur, bunun çok tehlikeli bir provokasyon olduğunu herkesin çok net görmesi gerekiyor.

Gazetecileri, siyasetçileri ve en başta partimizi, bütün demokratik kitle örgütlerinin yöneticilerini, bütün muhalefet partilerini hedef gösteren iktidarın küçük ortağı da bu saldırıdan sorumludur. İktidar bir bütün olarak bu saldırının sorumlusudur.”

HDP MYK üyesi Mahfuz Güleryüz: “Toplu bir katliam girişimidir bu. Bu öyle spontane bir şekilde gerçeklesen olay değildir. Saat 11’den sonra bizim orada toplantımız gerçekleşecekti. Milletvekillerimiz, MYK üyelerimiz, parti meclis üyelerimiz ve il yöneticilerimiz olacaktı. Bu şahıs yarım saat gecikmeli binamıza girmiş olsaydı oradan onlarca cenazenin çıkması içten bile değildi.”

“HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü: “Cinayetin ayrıntıları geliyor… 3 silahlı içeri giriyor. O sırada tesadüfen sadece mutfakta çalışan genç HDP’li kadın Deniz Poyraz var. Onu ateş ederek öldürüyorlar. Binayı yakmaya çalışıyorlar. 2 saldırgan kaçıyor. Yakalanan O.G’nin fb profili çok şey anlatıyor…”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’a göre yapılacak toplantı önceden iptal edilmiş; HDP MYK üyesi Mahfuz Güleryüz’e göre ise toplantı iptal edilmemiş baskından yarım saat sonra başlayacaktı. Öncelikle HDP yöneticileri, bu tezatlı ifadelerine bir açıklama getirmelidirler. HDP MYK üyesi Mahfuz Güleryüz’ün iddiası doğruysa, toplantıya tüm katılımcıların aynı anda, tam toplantı saatinde geldikleri anlaşılmaktadır. Türkiye’nin pratiği bunun aksini söyler. Hiçbir katılımcının toplantının yarım saat öncesinde binaya gelmemiş olması, açıklamaya muhtaç bir olgudur. Bu sorgulanmalıdır.

HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü’nün katiller bir kişi değil üç kişidir ifadesi doğruysa, iki kişi iz bırakmadan kaçarken profesyonel olduğu ifade edilen katil Onur Gencer, nasıl olur da kaçmamış ya da kaçamamıştır. Senaryonun, Onur Gencer’in yakalanması üzerine kurulu olduğu anlaşılmaktadır. Vereceği ifadelerle, bir çok kurum ve  kişi açıklama yapmak zorunda kalabilir.Varsa diğer iki kişinin kim oldukları bir an önce açıklığa kavuşturulmalıdır. Binanın yakılması ile ilgili bir bulgu yokken Kürkçü’nün bu ifadeyi kullanmasının sebebi, kendine sorulmalı ve açıklama yapması istenmelidir.

Onur Gencer olayı, bize, Hrant Dink olayındaki Ogün Samast’ı hatırlatmaktadır.

Medyada yer alan haberlere göre teröristi yakalarken; polislerden biri, “Adın Neydi Abicim…?” şeklinde bir ifade kullanmıştır.

Bu ifade kullanılmışsa, ifadeyi kullanan polis kimdir?

Amacı nedir?

Polisin bağlantıları kimlerdir?

Bu olay, Hrant Dink’in öldürmesinde rol alan Ogün Samast’ın Samsun Emniyeti’nin çay ocağında kaydedildiği söylenen görüntülerde; “Abine güzel bir poz ver…” ifadeleri ile çok benzeşmektedir.

Katilin duruşu, soğukkanlılığı, davranışları, savcılığa verdiği ifadesi onun tam bir profesyonel olduğunu göstermektedir. Sosyal medya hesaplarından Ülkücü işaretler yapmış; ölmüş annesine ve kız kardeşine PKK’lı sosyal medya kullanıcıları tarafından küfredilerek kızdırılmış görüntüsü veren; Suriye’de otomatik silahlarla “cihatçı” (!) pozu veren; PKK’ya düşman; işten atılmış ama keşif yaptığı HDP binasında bulunan yabancı dil kursuna taksi ile gelen; psikolojik rahatsızlıkları kayıtlara geçtiği halde bulundurma silah ruhsatı alabilen bir tetikçi… Bütün bu ayrıntılar, katilin özel eğitilmiş biri olduğunu göstermektedir.

Buna rağmen yaptığı katilamdan sonra binadan kaçmamış, kaçma girişiminde bulunmamıştır. Neden?

Katilin bağlantıları, kimlerdir? Hangi organizasyonun tetikçisidir?

Bir kadının öldürülmesi özel olarak mı hedeflenmiştir? Böylelikle Türkiye’deki kadın dernekleri üzerinden gayrimemnunlar ittifakını genişletmek mi amaçlanmıştır?

Onur Gencer, bugün bir  Ogün Samast ise gelecekte olabileceklere mani olabilmek için Onur Gencer’in arkasındaki gücün mutlaka bir an önce deşifre edilmesi gerekmektedir. Emniyetin belirtmediği ve fakat HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü’nün belirttiği sayı ve yangın konusunda bilgi kaynaklarını açıklamak zorundadır.

HDP İzmir İl Başkanlığı’na yapılan saldırıdan önce HDP İl Merkezinde yapılacak olan bir toplantının acilen iptal edilmesinin özel bir nedeni olmalıdır. Toplantının acilen iptal edilmesinin özel nedenlerini HDP İl Yönetimi kamuoyuna açıklamak zorundadır.

HDP yönetimi eğer bir baskın haberi almış ve bunun üzerine toplantıyı iptal etmiş ise mekânı niçin kapatmamıştır?

HDP Yönetimi, toplantı yapılmayacağına göre, temizlik ve çay servisi yapan bir görevli annenin hastalanması (!) sonucu o gün onun yerine aynı görevi yapmak amacıyla gelen kızı Deniz Poyraz’ı neden binada bırakmıştır? Bunun özel bir nedeni var mıdır?

Baskın haberi alınmışsa, emniyet birimlerine neden bilgi verilmemiştir?

Kapıdaki polis, bu olay esnasında ne yapmıştır?

Katil binada bir kişi varken her tarafı tarayarak kime ne mesaj vermiştir?

Her taraf kurşunlanır ve dağıtılırken “Deniz Poyraz’ın, her ne hikmetse olduğu gibi kalan, masada yarım bıraktığı kâğıt bardaktan içtiği çay ile yediği domates ve zeytini”, kısa süre içinde Türkiye’ye servis eden; katilin bütün mazisini anında medyaya servis eden, MHP ve SADAT’ı hedef gösteren bir mekanizma vardır.

Bu mekanizma kimdir?

HTS kayıtları, hangi mekanizmayı göstermektedir?

Bu mekanizmanın içinde “derin PKK”, yabancı istihbarat örgütleri, kiralık taşeronlar ve Kadife Darbeci iç ve dış beyin takımı var mıdır?

Bahçeli’nin Deniz Poyraz’ın kimliği ile ilgili yaptığı açıklama, meselenin çok daha karmaşık olduğunu göstermektedir:

“Öldürülen Deniz Poyraz’ın kim olduğunu ben size söyleyeyim, PKK’nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçidir.

Milis işbirlikçi, köy, kasaba ve şehirlerde yalnız ve sahipsiz görülen kişileri terör örgütüne devşirmek için çalışan, örgütün hain eylemlerine yardım ve yataklık yapan terörist, demektir.

Bu milis işbirlikçinin babası ise duyan herkesi şok eden açıklamalarda bulunmuş, bir nevi canlı bomba gibi patlamıştır.

“Deniz benim Deniz’im değil, Kürdistan’ın Denizi’dir. Biz, bu memleketi dağlarda direnen aslanlara borçluyuz. Şu anda düşmanın tank ve toplarının önünde direniyorlar. Biz ne kadar bedel de versek halen onlara borçluyuz. Allah gerillaya güç kuvvet versin, mertebelerini yükseltsin.”

Bahçeli’nin Deniz Poyraz ile ilgili açıklamalarına göre Deniz Poyraz rastgele biri olmayıp bir militandır. Bu doğruysa, (Emniyet ve istihbarat gerekli açıklamayı yapmalıdır.) böyle birinin, o gün o binada, yalnız başına ne işinin olduğu sorgulanmalı, ilişki zinciri ortaya çıkarılmalıdır. Böyle bir militanın annesinin yerine o gün çaycılık yapmaya gelmesi bir tesadüf müdür? Böyle bir militan, tanımadığı birine ya da birilerine niçin kapı açmıştır? sorusunun cevapları araştırılmalıdır. Çok sürpriz durumlarla karşılaşılabilinir.

Sonuç

Yukarıda sorulan soruların cevaplarının bir an önce  bulunması gerekmektedir.  Yoksa bu filmi, gelecekte çok daha fazla seyretme durumunda kalabiliriz. Çünkü

süreç, Biden’in ABD Başkanı olmadan önce Türkiye’de yapılabileceklerle ilgili yaptığı konuşmaya uygun bir şekilde gelişmektedir:

“… Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hala var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile… Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için son derece fazla iş olacak.”

Bu yaklaşıma uygun olarak bazı ABD’li senatörler, Kongreye, “insan hakları ve özgürlükler” ihlal edildiği, gazeteciler hapse atıldığı için Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istemektedirler. Sedat Peker’in açıklamaları ve FETÖ’nün elemanlarıyla sosyal medyada uyuşturucu kaçakçılığına bulaşan narko devlet, DEAŞ’a silah gönderildiği iddiaları ile terör devleti, mafya-siyasetçi ortaklığı ile yolsuzluklar ülkesi ve mafyatik devlet, anti Siyonist ve Ermeni Soykırım karşıtı söylemler üzerinden antisemitik, katil devlet, Yahudi, Ermeni düşmanı devlet imajları oluşturulmaya çalışılmakta  ve Türkiye’yi Uluslararası Mahkemelerde yargılatmak istemektedirler.

Görünen o ki, içinde “derin PKK”, yabancı istihbarat örgütleri, kiralık taşeronlar ve Kadife Darbeci iç ve dış beyin takımının yer aldığı gizli bir el ve gizli bir güç tarafından Türkiye’ye operasyon çekilmektedir. Türkiye, ÇAĞDAŞ HAŞHAŞI VAKASI ile karşı karşıyadır. O nedenle Türkiye, çağdaş HASAN SABAHLARI VE ÇAĞDAŞ MÜRİTLERİNİ deşifre etmek zorundadır.

Çağdaş Haşhaşiler, bin yıldan beri birlikte yaşayan, tasada ve kıvançta beraber olan, birlikte ağlayan, birlikte gülen, birbirlerinden kız almış kız vermiş, et ve tırnak gibi birbirlerine kaynaşmış Türkü ile Kürdü ile bu iki kardeş halkı karşı karşıya getirip çarpıştırmak istiyorlar.

Çağdaş Haşhaşiler, Ülkeyi ateşe vermek istiyorlar. Bütün planlarını bunun üzerine yapıyorlar.

Yapılan açıklamalarla bu ateşe odun taşımayalım.

Başta siyaset olmak üzere herkesi, sükunete davet ediyoruz…

Başta siyaset olmak üzere herkesi, dil ve söylem hususunda itidale davet ediyoruz.

Başta siyaset olmak üzere herkesi, mesnetsiz, delilsiz iddialar ile hareket etmekten uzak durmaya davet ediyoruz.

Başta siyaset olmak üzere herkesi, şiddet nerden gelirse gelsin ve kime karşı olursa olsun karşı durmaya davet ediyoruz.

Başta siyaset olmak üzere herkesi, “kendi nefisleri aleyhine de olsa bile adil şahit olmaya” davet ediyoruz.

“Henüz vakit varken! Yarın çok geç olabilir!”

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir