5. NESİL KADİFE DARBE SÜRECİNDE (BOĞAZİÇİ KADİFE DARBE SÜRECİ) YENİ BİR AŞAMA: BİLDİRİLER SAVAŞI

2
0

Aralarında Deniz Kuvvetleri eski komutanlarının da bulunduğu 104 emekli amiralin,

Deniz Şehitlerini Anma Günü ve NATO’nun Kuruluş Yıldönümüne denk getirilen 4 Nisan 2021 Pazar gece yarısında darbe iması çağrıştıran bildirisi, Türkiye’nin gündemine oturmuştur.

Organize edilişi, yayınlanış biçimi, içeriği, zamanlaması bakımından darbe iması yapan bu Bildiri, küresel sıkıntılarla boğuşan milletimize büyük hayal kırıklığı yaşatmıştır.

Bildiriyi hazırlayan, ona imza atan emekli amiralleri ve onları destekleyenleri şiddetle kınıyoruz.

Bu millet askerî, bürokratik vesayetlerden ve darbelerden çok çekmiştir.

Türkiye, 27 Mayıs 1960 Darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 Darbesi, 28 Şubat 1997 Postmodern Darbesi, 27 Nisan 2007 E-Muhtırası ve son olarak 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişiminde çok büyük bedeller ödemiştir. Başbakanını, bakanlarını, binlerce vatan evladını, milyarlarca TL parasını, zamanını ve değer biçilemeyecek büyüklükte maddi ve manevi değerlerini kaybetmiştir.

Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor. Çevremiz karadan ve denizden kuşatılarak, haklarımız gasp edilmek isteniyor. Irak, Suriye, Kıbrıs ve Ege adaları, Libya, Azerbaycan ve tarihî ve manevi bağlarımızın olduğu coğrafya ile ilgili problemlere karşı ciddi bir mücadele veriliyor. İçeride teröre, salgına, sıkıntılı ekonomik gidişe dur demeye çalışılıyor. Kısaca, Türkiye, haklarını korumanın ve ayakta kalabilmenin mücadelesini vermektedir.

Böyle bir ortamda, bu milletin sinir uçları ile oynamaya ne kimsenin hakkı var ve ne de haddi vardır.

Yayınlanan bildirileri, bir askeri darbe girişimi ve çağrışımı olarak değerlendirmek bildiriyi yayınlayanların ana amacı olarak ele alınıp değerlendirilirse yanlış olur. Bugüne kadar Türkiye’deki askeri darbeler ABD destekli yapılmıştır. Dış destek olmadan yapılan herhangi bir askeri darbe yoktur. 28 Şubat’ta ABD askeri darbeye destek vermediği için darbe şekil değiştirip postmodern darbeye dönüştürülmüştür.

Bugün gelinen noktada ABD Başkanı Biden’in ve ABD Dışişleri sözcüsünün Türkiye’deki siyası iktidarla ilgili yaptığı açıklamaları göz önüne almakta fayda vardır.

ABD Başkanı Biden daha başkanlığa aday olmadığı seçim öncesi bir dönemde yaptığı bir konuşmada, Türkiye’deki yönetimin iktidardan darbeyle değil seçimle düşürülmesi gerektiğini açık bir şekilde belirtmiştir:

“Bence ona (Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım… Bir yol haritamızın olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, bedel ödemeli.

Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için halâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile… Partisi, İstanbul’dan dışarı atıldı… Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizim için son derece fazla iş olacak.”

Biden’in öngördüğü darbe şekli bir Kadife Darbe Sürecidir.

Kadife Darbeler, hazırlık dahil yaklaşık beş yıllık bir döneme göre seçim endeksli olarak planlanır. Genel olarak siyasi iktidara asıl darbe, seçim sonuçlarına yapılan itirazlarla birlikte başlatılan eylemlerle vurulmak istenir. O zamana kadar yapılan her şey, son darbe için psikolojik bir alt yapı hazırlamak, gayrimemnun kitlelerin sayısını artırmak, kitleleri sokağa dökmeye hazır hale getirmekle ilgilidir. Siyasi iktidarı ittifaklarından kopararak yalnızlaştırmak, çok önemli bir hedeftir. Bu nedenle bürokrasiyi kararsızlaştırmak, sindirmek ve siyasi iktidara karşı tavır almasını sağlamak amaçlanır. Öncelikli hedef, yargı ve emniyetin desteğini sağlamak ya da tarafsızlaştırmaktır. Askeri darbe görüntüsü vermemek için askerin açık desteğinden ziyade, gizli desteğini sağlamak ya da tarafsızlaştırmak önemlidir. Ancak emekli askerlerin sürece dahil olması, bürokrasi üzerinde bir psikolojik baskı meydana getirmek için olabilir.

Hedefe konan yönetimin kadife darbenin stratejisini anlayamaması, çözememesi için dolaylı harp stratejisi uygulanır; sağ gösterilip sol vurulur. Kadife darbe süreci, ana bir stratejiye uygun olarak farklı aşama ve evreleri ihtiva eder. Her bir aşama ve evrede, ana stratejinin ön gördüğü farklı hedefleri elde etmek için farklı taktikler uygulanır. Aşamalar arasında meydana gelen olaylar ve söylemler, birbiri ile koordineli ve birbirini tamamlamakta ve de desteklemektedir; hattâ bir ileri aşaması olarak tasarlanmış taktiklerdir.  Hedefe konan yapının strateji ve taktiklerine göre çizilen strateji ve uygulanan taktikler gözden geçirilerek yenilenmektedir. Çizilen bu stratejiye uygun olarak taktik hamleler gerçekleştirilmektedir. Burada söylenmek istenen, bu eylemlerin her biri, ana stratejinin ara hedeflerini elde etmeye dönük birer taktik eylemlerdir. Bu taktiklerin başarısı veya başarısızlığı, ana stratejiye katkısına bağlı olarak ölçülmeli ve değerlendirilmelidir. Düşülecek en büyük hata, ana stratejiyi göz önüne almadan sadece taktik hamlelere, taktik hamlelerle cevap verme, karşı koyma ve başarısız kılma gayreti içerisinde olmadır.

Kadife Darbeler stratejisi, hedef ülkeler ile ilgili iç ve dış dinamiklerin analizi üzerine oturtulmaktadır.

Harekete geçme anı, iç ve dış ittifak sağlanıp gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra Kadife Darbe stratejisi uygulamaya sokulmaktadır.

Biden ABD’de Başkan olur olmaz Boğaziçi Üniversitesi’ne dışarıdan bir rektörün atanması ile BÜ öğretim üyeleri ile öğrencileri eyleme geçerek 5. Nesil Kadife Darbe Sürecini (Boğaziçi Kadife Darbe süreci) başlatmışlardır. Kadife darbelerdeki birinci ve ikinci halkadakiler değişmemiş; ancak üçüncü halkadaki taşeron örgüt olarak LGBTIQ+ öne çıkarılmıştır. Diğer sol örgütler arka planda eylemci olarak kalmışlardır. LGBTIQ+ üzerinden dış dinamikler (ABD, AB, BM), insan hakları bağlamında harekete geçirip Türkiye aleyhine beyanat vererek Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine dış destek sağlamışlardır. Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine sağlanan dış destek ile hemen hemen eş zamanlı olarak başlayan eylemler, değişik illere ve üniversitelere yayılmış, kim tarafından hazırlandığı belli olmayan aynı muhtevalı üniversite ve lise öğrencileri adına yığınla bildiri kamuoyuna sunulmuştur.

Gara operasyonu, Andımız olayı, HDP’nin kapatılması, Montrö anlaşması üzerinden yapılan tartışmalar Boğaziçi Üniversitesi Darbe Süreci’nin devamından başka bir şey değildir.

126 Emekli Elçinin Bildirisi, Deniz Aslanlarının Bildirisi, 104 Emekli Amiralin Bildirisi ve ardından 98 eski CHP Milletvekilinin Bildirisi bir sürecin devamı olup çok ciddi bir psikolojik harekatın ürünüdür.  Türkiye’de geçmişte olanları göz önüne aldığımızda emekli askerlerin devreye sokulması, Ordunun düşüncelerinin seslendirmesi bağlamında bir psikolojik etki yaratmak amaçlıdır. Böylece bir taraftan siyasete gözdağı verilirken, diğer taraftan siyasi iktidarı destekleyen kesimlere ve özelikle bürokrasiye mesaj verilmektedir.  Bu iktidar gidicidir, kanaati oluşturulmak istenmektedir.  Bununla bir taraftan siyasi iktidarı destekleyenler tarafsızlaştırılmak istenmekte ya da saf değiştirmeye zorlanmaktadır. Ancak asıl hedef, pandemi döneminde kötüleşen ekonomiyi daha da kötüleştirip gayrimemnun sayısını daha da artırmak, sokak eylemlerine -rengi ve inancı ne olursa olsun- tüm gayrimemnun kitlelerin hazır hale getirilmesi ve cesaretlendirilmesidir.

Bu nedenle iktidarın gayrimemnunlar ittifakını çözecek içten, samimi, kucaklayıcı, dostça ve kardeşçe bir dil kullanması ve bu dili yaygınlaştırması gerekmektedir.

Unutulmaması gereken gerçek Türkiye’nin küresel bir operasyonla karşı karşıya olduğu gerçeğidir. Bu nedenle Türkiye bir ve bütün olarak hareket etmelidir.

HENÜZ VAKİT VARKEN! YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR!

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir