BU MİLLETİN KÂBESİYLE/KIBLESİYLE OYNAMAYIN!

2
0

Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör ataması bahane edilerek birkaç haftadan beri üniversite önünde, çeşitli terör örgütleri militanlarının da katılımıyla eylemler yapılıyordu. 29.01.2021Cuma günü bu eylemler milletin ve ümmetin en önemli kutsallarından birine saldırmayla daha ileri bir boyuta taşınmıştır.

Yapılan provokasyon ile ilişkili olarak bazı resmî kurumlar, konunun boyutunu göz önüne alarak basın açıklamaları yaparak halkı aydınlatmışlardır:

İstanbul Valiliği: “Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüste cuma günü rektörlük binası karşısına ‘Kâbe üzerine şahmeran temalı figür ve LGBT-İ bayrak teması’ içeren resim asıldığı tespit edilmiştir. İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince ‘Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak’ fiilini işleyen şahısların yakalanmasına yönelik çalışmalarda; beş şüpheli gözaltına alınmış (ikisi tutuklanmış, ikisi de ev hapsi şartıyla serbest bırakılmış), diğer 2 şüphelinin yakalanması çalışmaları devam etmektedir.”

İçişleri Bakanı Soylu, “Boğaziçi Üniversitesi’nde Kâbe-i Muazzama’ya yapılan saygısızlığı gerçekleştiren 4 LGBT sapkını gözaltına alındı.” İfadelerini kullanarak olaya tepkisini ortaya koymuştur.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ise; “Boğaziçi Üniversitesi önünde Müslümanların mukaddes mekânı kıblemiz Kâbe’ye ve İslâmî değerlerimize yönelik yapılan hadsiz saldırıyı kınıyorum.” demiştir.

YÖK ise; “Boğaziçi Üniversitesi’nde ‘Kâbe-i Muazzama’nın hak ettiği saygı ve tazime ters düşen provokatif bir eylem gerçekleşmiştir. Türk milletinin müşterek hassasiyetlerinden birisi de dini şiarlara ve sembollere hürmet göstermektir. Bu necip milletin kendisini diğer milletlerden ayırt eden hususiyetlerden birisi olan “edep ve hürmet” konusundaki azami titizliğini hayasızca ihlal eden bu eylemin, pervasızlığın ve saygısızlığın sahipleri için ömür boyu bir utanç vesilesi olacağı açıktır.”

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi olarak bu olayı, LGBTİ’yi savunan bir iki kulübün organizasyonu olarak görmemekteyiz. Biz bu olayı, daha derinlerde ve arka planda daha başka provokasyonlar için bir hazırlık yapıldığının göstergesi olarak değerlendirilmekteyiz. Çünkü ‘Boğaziçi Direnişine Emek Veren ve Dayanışmayı Yüreğinde Hissedenler’ adına yapılan basın açıklamasında dikkatlerden kaçmaması gereken, geleceğe dönük önemli mesajlar verilmektedir:

“… Sergiyle ilgili inanç üzerinden dile getirilen hassasiyetlerin farkındayız. Her sanat eseri eleştiriye açıktır. Ancak, sanat eserlerinin yargılanması gibi bir durum en basit haliyle ifade özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Direnişimizi bitirmek isteyen iktidar ve medyası konuyu bilinçli olarak saptırmaya çalışmaktadır.

…Okulumuzdaki farklı toplulukların ve kimliklerin yapılan saldırılarla hedef gösterilmesi meşru kılınamaz. Sosyal medyada yer alan LGBTİ+fobik söylemlerin hiçbirini kabul etmiyoruz. Öğrencilerin başlattığı haklı direniş, yine öğrenci dayanışmasıyla büyümeye devam edecektir.

Arkadaşlarımız açıkça hedef gösterilirken Kayyum Melih Bulu’nun sosyal medyadaki nefret söylemlerine katılarak yaptığı paylaşımlar ve rektörlük tarafından açılan soruşturma gösteriyor ki kayyum atamaları üniversitelerin fikir hürriyetine vurulan en büyük kelepçedir.

Okulumuzdaki barışçıl eylemlere, düzenledikleri sergiyle destek veren sanatçı arkadaşlarımız yalnız değildir. Biz Boğaziçili öğrenciler olarak, hiçbir hukukî zemini olmayan bu gözaltıların son bulmasını talep ediyoruz.

  1. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.
  2. Polis, kampüsü ve çevresini bir an önce terk etmelidir.
  3. Nefret söylemleri ve hedef göstermelerle öğrencileri ayrıştıran, kampüsü güvensizleştiren kayyum Melih Bulu derhal istifa etmelidir!
  4. Rektörlük seçimleri, üniversitelerin tüm bileşenlerinin katılımıyla demokratik bir biçimde yapılmalıdır.”

Bu bildiri bize, Taksim Gezi Parkı hadiseleri ile ilgili yapılan “Ağaçların korunması” adı altında eylemi düzenleyen derneğin yaptığı ilk basın açıklamasını hatırlatmıştır.

İlk bildiride, “Gelecekte sesimizi tüm dünya duyacaktır.” şeklinde ifade kullanılmıştı. Kullanılan ifadeler, zamanında önemsenmemiş, mesele bir duygusal tepki olarak algılanmıştır. Birkaç ay sonra ise Taksim Gezi Parkı eylemleri ile Kadife Darbe Süreci başlatılmıştır.

‘Boğaziçi Direnişine Emek Veren ve Dayanışmayı Yüreğinde Hissedenler’ adına yapılan açıklamada ise; “Öğrencilerin başlattığı haklı direniş, yine öğrenci dayanışmasıyla büyümeye devam edecektir.” ifadesi, bize bir taraftan Taksim Gezi Parkı olaylarını hatırlatırken diğer taraftan 1968 yılından itibaren başlatılan provokatif eylemler zincirini ve o eylemlerin dayandığı stratejiyi hatırlatmaktadır.

Taksim Gezi Parkı eylemlerinde görünür amaç,5-10 ağacın korunması iken; Boğaziçi provokasyonunda görünür amaç, “Kayyum Melih Bulu’nun istifa etmesidir.”

Yapılan açıklamada da görüldüğü gibi, Kâbe resmi üzerinden yapılan provokasyon, basit bir öğrenci eylemi olmayıp karanlık mihrakların öngördüğü bir stratejinin ilk kilometre taşı olma gibi bir özelliği bünyesinde barındırmaktadır.

O nedenle konuya ilişkin ileride daha geniş bir basın açıklaması yapılacaktır.

Bu provokasyonda yer alan, işin farkında olmayan kişileri, yaşanılabilir bir hayatın insanlık için vazgeçilmez olan ortak değerlerine saygıya davet ediyor, içerisinde bulundukları durumu sorgulamalarını istiyoruz.

Milletin / ümmetin inançlarını kötü emellerine alet ederek, sinir uçlarını kaşıyanların çok tehlikeli bir oyun oynadıklarını ya da bu oyunu oynayanlar tarafından kullanıldıklarını bir kez daha hatırlatıyoruz.

Bu milletin canından aziz bildiği değerlerine yapılan saldırıyı esefle ve şiddetle kınıyoruz.

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir