AZERBAYCAN ZAFERİNİN KALICI OLMASI İÇİN DİKKAT EDİLECEK HUSUSLAR

2
0

Azerbaycan ordusu, 44 gün içinde Ermenistan ordusunu darmadağın etti. Son saldırısı ile stratejik öneme sahip olan Şuşa’yı da alınca, zaten morali bozulan Ermenistan ordusu pes etmek üzereyken, Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in marifetiyle Azerbaycan-Ermenistan Ateşkes Anlaşması, 9.11.2020 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girdi. Bu anlaşmayla Ermenistan ve Devlet Başkanı Nikola Paşinyan kurtarılmış oldu.

Azerbaycan halkı, ülkenin her tarafında ellerinde Azerbaycan ve Türk bayraklarıyla sokağa çıkmış büyük zaferin sevinç ve mutluluğunu yaşarken apar topar bu anlaşma ile karşı karşıya bırakılmıştır. Morali çok yüksek olan Azerbaycan ordusu, bozguna uğramış ve kıskaca alınmak üzere olan Ermenistan ordusunun elinden bir hafta içinde Karabağ’ın tamamını azadlığa kavuşturabilirdi.

Nitekim Nikola Paşinyan ve Arayik Harutyunyan bu gerçeği şöyle itiraf etmişlerdir:

Ermenistan Devlet Başkanı Nikola Paşinyan ateşkes anlaşması ile ilgili;

“Rusya ve Azerbaycan devlet başkanlarıyla Karabağ savaşını sonlandırma anlaşması imzaladım. Bu anlaşma halkımız için inanılmaz derecede acı vericidir… Bu durumla ilgili olarak size çok şey söylemek istiyorum ama yapamam çünkü sözlerim, mevzilerinde duran askerleri tehlikeye atabilir.” diyerek ne kadar büyük bir çaresizlik içinde olduğunu ifade etmiştir.

Karabağ’ın işgalci, sözde lideri Arayik Harutyunyan da Paşinyan gibi;

“Çatışmalar aynı hızda devam etseydi birkaç gün içinde Karabağ’ın tamamını kaybedecektik. İmzalanan anlaşma zorunluydu ve değiştirilemez.”

ifadeleri ile durumun kendileri açısından vahametini ortaya koymuştur.

Anlaşma erken ve çok zamansız olsa da Azerbaycan büyük bir zafer kazanmıştır. Azerbaycan’ın kazanmış olduğu bu büyük zaferi tüm benliğimizle kutluyoruz…

Hiç şüphesiz bu zaferde, Azerbaycan ordusunun ve onu bütün varlığı ile destekleyen Azerbaycan halkının çok büyük etkisi vardır. Bu zaferde, “İki devlet bir millet” anlayışı ile bütün gücüyle Azerbaycan’ın yanında yer alan Türkiye’nin, özellikle Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’ın kararlı duruşunun çok büyük payı vardır. Bundan sonra Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin, bu zemin üzerine inşa edilerek daha ileri boyutlara taşınacak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşın sonuna yaklaşıldığı bir anda, bu iki ülkeyi masaya oturtan Rusya, bir anda askerleriyle birlikte “Barış Gücü” adı altında bu topraklara gelip yerleşmiştir.

Aşağıda, maddelerinin tamamını verdiğimiz bu anlaşmada birkaç husus üzerinde durmak yerinde olacaktır:

  • “Azerbaycan ve Ermenistan kontrol ettikleri pozisyonlarda kalacak,
  • Ermenistan, işgal altında tuttuğu Kelbecer’i 15 Kasım (25 Kasım’a uzatıldı), Ağdam rayonunu 20 Kasım, Laçin’i 1 Aralık’a kadar Azerbaycan’a geri verecek,
  • Tarafların ateşkese uymasını denetlemek amacıyla bir mekanizma oluşturulacak (Azerbaycan topraklarında kurulması planlanan Ateşkesi İzleme ve Denetleme Merkezi’nde Türkiye ve Rusya yer alacak, alt yapısı, Rus heyeti ile birlikte oluşturulmaktadır.),
  • Dağlık Karabağ’da temas hattında ve Laçin koridorunda Rus barış gücü bulunacak (Bu kapsamda Rusya Savunma Bakanlığı bölgeye 1.960 asker, 90 zırhlı personel taşıyıcı ve 380 askeri araç gönderdiği ve 23 gözlem noktası oluşturduğunu duyurdu.),
  • Rus barış güçleri Dağlık Karabağ’da 5 yıl süreyle kalacak, taraflar 6 ay öncesinden itiraz etmezlerse süre otomatik olarak 5 yıl uzayacak,
  • Üç yıl içinde Ermenistan ile Hankendi arasındaki rota oluşturulacak, Rus askerleri bu rotanın korunması için yeniden konuşlandırılacak,
  • Dağlık Karabağ ve çevresinde yerlerinden edilmiş siviller, BM Sığınmacılar Yüksek Komiserliği gözetiminde evlerine geri dönecek,
  • Anlaşma kapsamında esirler karşılıklı olarak takas edilecek.”

Anlaşmada dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, BM kararlarına / uluslararası hukuka ve tarihi gerçeklere göre tamamı Azerbaycan toprağı olan Karabağ’ın bir kısmı (Hankendi, Hocalı, Ağdere…) bu anlaşma ile Ermenistan’a bırakılmıştır. Ayrıca, anlaşmada dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri de Karabağ’a “Barış gücü” adı altında Rus askerlerinin gelip yerleşmesi, Laçin koridorunu ve geçiş yollarını kontrol altına almasıdır. Bu tehlikeli ve kabul edilemez bir durumdur…

Ermenistan askerlerinin, 28 yıl işgal altında tuttukları Karabağ topraklarından çekilmeleri ve anlaşmaya zorlanmaları ile ilgili kılını kıpırdatmayan Rusya’nın bugün ne yapacağı, tarih göz önüne alındığında bellidir.

Bu “Barış Gücü”, yıllarca Güneydoğu Bölgemize yerleşen ABD’nin kontrolündeki “Çekiç Güç”ü çağrıştırıyor. Ülke olarak “Çekiç Güç”ten neler çektiğimizi bu satırları okuyan herkes iyi bilir. Bu nedenle şimdiden barış gücünün yetki, sorumluluk ve görev alanları çok iyi belirlenmelidir.

Ermenilerin, anlaşmaya göre boşaltmak zorunda oldukları yerlerden çekilme tarihi ile ilgili ek zaman istemeleri, diğer bölgelerden de çekilirken aynı savsaklamayı yapacak olduğunu gösteriyor. Çekildikleri yerlerdeki bağları, bahçeleri, ağaçları, okulları, binaları ve evleri yakmaları, hattâ çekilmeyi reddeden bazı teröristlerin dağlara gizlenmeleri (Paşinyan’ın kayıp askerlerimiz var, medyada yer alan ifadesi, ilerisi için bir şeylerin planlandığı şüphesini uyandırıyor.) anlaşmanın ihlali anlamına gelmektedir. Ermenistan’ın bu tavrı karşısında, Rus Barış Gücü’nün duruma müdahale etmesi gerekirken sadece seyretmesi ise düşündürücüdür.

Osmanlı döneminde millet-i sadıka (en sadık millet) olarak bilinen Ermeniler, Batılılar / İngilizler ve Fransızlar tarafından kışkırtılarak yıllarca birlikte yaşamış olduğu Müslümanları en zor zamanlarında arkadan vurarak büyük katliamlar yapmışlardı.

Bu katliamları, I. Dünya Savaşı yıllarında Rusların verdiği silahlarla ve Rus Ordusunun desteğiyle yaptıklarını düşünürsek; bugün Rus askerlerinin Laçin koridorunda, temas hatlarında bulundurulmalarının, özellikle, Türk askerlerinin bulundurulmayışının sıkıntı doğuracağını ifade etmemiz gerekir.

Dün Asala örgütü eliyle savunmasız sivilleri katleden Ermeni çeteleri, bugün Karabağ’dan çekilmeyi reddederek dağlara gizlenen teröristler ve Ermeni milisleri, yarın aynı vahşeti tekrar yapabilirler…

Karabağ’ın Ermenilerin elinde olan bölgesi ile Ermenistan arasında geçişi sağlamak için oluşturulacak Laçin koridorunu sadece Rus askerlerinin kontrolüne vermek -Ermeni-Rus ilişkilerini göz önüne aldığımızda-ileride ciddi sıkıntılar doğuracaktır. Bunun için bu koridorun kontrolünde Rus askerlerinin yanında mutlaka Türk askerlerinin de bulundurulması gerekir.

Türkiye, Azerbaycan topraklarından sadece İHA ve SİHA’larla Ateşkesi İzleme ve Denetleme Merkezi çerçevesinde görev yapmamalı, sahada da bizzat bulunmalıdır. Büyük bir zafer kazanarak masaya oturan Azerbaycan, bu hususlarda ağırlığını daha çok hissettirmelidir. İnisiyatif Rusya’ya bırakılmamalıdır.

Zengilan (Azerbaycan) – Ermenistan – Nahçıvan (Azerbaycan) – Türkiye hattında açılması planlanan kara ve demir yolu koridoru Ermenistan topraklarını ikiye bölmektedir. Bu meseleyi bir yol meselesi olarak ele almak, gelecekte sürekli gerilim ve hattâ çatışma konusu olacaktır. Dahası Rusya için sürekli bölgede kalma imkânı sağlayacaktır. Bunun yerine Nahcivan ile Azerbaycan’ı birleştirecek kara ve demir yolunun da içinden geçtiği, İran sınırına bitişik, Ermenistan’a ait uygun ve yeterli bir toprak parçasının Azerbaycan’a verilmesi çok daha uygundur. İran sınırında Ermenistan’a ait olup Azerbaycan’a verilen arazı kadar bir yer, Ermenistan’a bitişik Karabağ’ın herhangi bir yerinden de Ermenistan’a verilebilir. Böylece Rus askerlerinin kara ve demir yolu koridorunu kontrol etmek için asker bulundurmasına gerek kalmamış olur.

Yol Azerbaycan topraklarından geçtiği için güvenlik sorunu da yaşanmayacaktır.

Bölgenin enerji koridoru oluşu, İpek Yolu’nun bu bölgeden geçecek olması ve Türkiye ile Orta Asya’daki diğer Türk Cumhuriyetleri arasında doğrudan ulaşımın sağlanmasını sağlayacak bu geçiş bölgesi, stratejik açıdan çok büyük öneme sahiptir. Ayrıca; Bakü- Tiflis- Kars demiryolu çalışmalarına önümüzdeki yıl başlanacak olması bu yolların önemini bir kat daha artıracaktır.

Zafer yüzlerce şehidin kanı neticesi kazanılmıştır. Rusya’nın ayak oyunları ve siyasî hesaplarına heba edilmemelidir.

Ermenistan ve onun Devlet Başkanı Nikola Paşinyan; 27 Eylül’den bugüne kadar, savaş hattı ile hiç ama hiç alakası olmayan sivil yerleşim yerlerine kullanılması yasak olan balistik füzelerle saldırı düzenlemiş kadın-erkek, yaşlı-genç-çocuk-bebek, hasta demeden masum sivil “94 insanın ölümüne, 414 insanın yaralanmasına; 3410 evin, 120 apartmanın ve 512 kamu binasının kullanılamaz hale gelmesine” sebep olmuş ve savaş suçu işlemiştir. Savaş suçundan dolayı; Türkiye’nin de içinde yer alacağı uluslararası bir mahkemede Paşinyan ve Ermenistan yargılanmalı, gereken en ağır cezaya çarptırılmalıdırlar. Ermenistan hem ölenlerin yakınlarına hem yaralananlara hem de evleri yıkılan ve zarar görenlere tazminat ödemeye mahkûm edilmelidir.

Tarihe baktığımızda tüm zalimlerin sonu hep aynı olmuştur.

Herkes tarihten ve yaşanılan olaylardan ders (ibret) almalıdır.

O nedenle UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ olarak diyoruz ki;

“ZULMETMEKTE OLANLAR, NASIL BİR İNKILABA UĞRAYIP DEVRİLECEKLERİNİ PEK YAKINDA BİLECEKLERDİR / GÖRECEKLERDİR.”

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir