FRANSA’NIN / AVRUPA’NIN İSLÂM DÜŞMANLIĞI

2
0

Ülkelerinde ve uluslararası ilişkilerde başarısız olan Avrupalı liderler başarısızlıklarını örtmek için “ırkçılık”, “İslâm düşmanlığı”, “siyasal İslâm” ve “ayrılıkçı fikirlerle mücadele” politikalarına sarılıyorlar. Ülke içinde uzun zamandan beri “Sarıyelekliler” ile başı dertte olan, memleket yönetiminde ve uluslararası ilişkilerde ciddi anlamda başarısızlıklar gösteren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Makron da, bu politikaya sarılmış durumdadır.

Irkçılığın ve İslâm düşmanlığının ülkesinde prim yaptığını gören Makron, 2022 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilmek için bu düşmanlığı seçim politikası haline getirmiştir. Müslümanların yoğunlukta olduğu bir şehirdeki konuşmasında;

“İslâm krizde”, “İslâm’ın yeniden yapılandırılması”, “Kur’an’ın yeniden yazılması ve bazı ayetlerinin çıkarılması” gerekir şeklinde sarf ettiği sözler, sadece Fransa’da değil       tüm Dünya Müslümanları tarafından da büyük tepkiyle karşılandı.

Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali Muhyiddin el-Karadaği Makron’u hedef alan konuşmasında;

“İslâm dini herhangi bir krizden geçmiyor. Gelecek İslâm’ındır. Biz, başkalarının dinlerini ve kutsallarını meşru hedefler haline getiren toplumların geleceğinden endişe ediyoruz.” diyerek tepkisini ortaya koymuştur.

Paris’te bir öğretmenin şaibeli ölümü bahane edilerek Müslümanlara karşı aşırı şekilde baskı yapılmaya başlandı. Bu olayın ardından Paris’te, iki kadın, Müslüman iki kadını bıçaklı saldırı sonucu hastanelik yaptı. Fransa’da, Müslümanlara karşı sözlü taciz ve hakarette bulunmak, şiddet uygulamak artık neredeyse normal hale gelmiş durumdadır. İslâmî dernek ve kuruluşların büyük bir kısmını kapattıran Makron,

Çharlie Hebdo dergisinin Hz. Muhammed (sav.)’e hakaretler içeren karikatürlerin yayınlanmasını “özgürlük” olarak nitelendirdi. Demek ki, “Müslümanların dini değerlerine kuduzca hakaret ‘fikir özgürlüğü’ olarak nitelendiriliyor.” Makron’un anlayışına göre…

İki gün önce resmi binalara ışıklandırma sistemiyle yansıtılan bu karikatürler, dün de binalara ve şehrin çeşitli yerlerine asılarak olay bir üst seviyeye taşındı. Filistin’i işgal edip halkına soykırım uygulayan Siyonist rejimi eleştirmenin ‘antisemitizm’ diye yasaklandığı Makron’un Fransasında; “Kızlarını havuza göndermeyen velilerin” eleştirildiği; okullarda başörtüsünün, çarşı-pazarda burka ve peçenin yasaklandığı; Müslümanların cami, dernek, lokal ve okul gibi kurumlarının kapatıldığı bir cinnet hali yaşanıyor. Bu durum, Fransa rejimi için bir bitiş ve tükeniş anlamına gelmektedir.

Avrupa’da yaşayan Müslümanların canı, malı ve namusu devleti yönetenlere emanet edilmiştir. Onların ırkçıların ve İslâm düşmanlarının insafına terk edilmesi, onların boy hedefi haline getirilmesi ve adeta bu durumun devlet eliyle yürütülür hale getirilmesi endişe verici bir durumdur.

Makron, “radikal İslâm” ve “terör” tanımlaması adı altında Fransa’daki Müslümanlara potansiyel suçlu muamelesi yapmaya başlamıştır. Önceki akşam da, “İslâmî radikalleşme ve terörle mücadeleyi” yoğunlaştıracaklarını belirterek İslâmî kurum ve kişileri hedef alan operasyonların sertleşeceği mesajını verdi. 

Fransa Başbakanı Jean Castex, Ulusal Meclis’te siyasal İslâm’la mücadelenin hükümetin önceliği olduğunu açıklaması, “İslâmcı ayrılıkçı” fikirlerle mücadeleye ilişkin yasa tasarısı hazırladığını, e bu yasayı 9 Aralık’ta Bakanlar Kurulu’na sunacağını duyurması İslâmofobi tartışmalarının alevlenmesine sebep oldu.

Sosyalist Parti’nin Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo, Hükümete, Fransa’daki ilkokul, kolej ve liselerin tamamında “laiklik haftası” düzenlenmesini önerdi. “Bölünmez, laik, demokratik ve sosyal cumhuriyetimizi savunmak zorunda olduklarını ifade etti…”

Fransız İçişleri Bakanı Gerald Darmanin, ülkedeki marketlerde helal gıda ürünlerine özel reyonların ayrılmasından rahatsızlık duyduğunu belirtmiş.

Fransız Milletvekili Julien Odoul ise, bir toplantıda, Müslüman bir kadından oğlunun yanında başörtüsünü çıkarmasını istedi ve sözlü saldırıda bulundu.

Başörtülü Müslüman kadınlar Fransa’da, çok değişik şekillerde ayrımcılığa tabi tutulmaktadırlar. İş piyasasında, iş ve staj başvurularında haksızlığa uğramakta; konut bulma konusunda zorluk çekmekte ya da başörtüsünden dolayı spor salonlarına ve yüzme havuzlarına kabul edilmemektedirler.

Makron ve Hükümeti, İslâm’a ve Müslümanlara karşı olan kin ve nefretini sözleri, tavırları ve uygulamalarıyla açık bir savaşa dönüştürmüş durumdadırlar. Fransa’da, son üç yılda camiler de dahil olmak üzere toplam 358 kuruluş kapatılmıştır.

İslâm’ı ve Müslümanları hayatın tümünden silmek istiyorlar. Fransa’da Müslümanlara ve onların kutsal değerlerine her türlü hakaret ve düşmanlık yapanlar devlet tarafından adeta koruma altına alınmış durumdadır. Bu insanlık dışı saldırı ve uygulamaları kınıyor ve en kısa zamanda bu tavır ve uygulamalara son verilmesini bekliyoruz.

Bu hastalıklı yaklaşım sadece Fransa ile sınırlı kalmamış, tüm Avrupa ülkelerinde etkisini göstermeye başlamıştır.

Geçen hafta, Almanya’nın Başkenti Berlin’de Mevlâna Camiinde sabah namazı kılmaya giden Müslümanlara ve camiye güvenlik güçleri tarafından baskın düzenlenmiştir. Müslümanların tüm ikazlarına aldırmayarak pis ayakkabılarıyla camiye giren polisler, ibadethanelerin kutsiyetini ve dokunulmazlığını ayaklar altına aldılar. Müslümanları taciz ve tehdit ederek gözdağı vermek istediler.

Sadece Almanya’da bir yıl içinde, ırkçı teröristler tarafından camilere yönelik 50’nin üzerinde saldırı düzenlendi.

Avrupa’nın değişik yerlerinde, insanları diri diri yakmaktan tutun da camilerde namaz kılarken katledilmelerine kadar birçok eylem sıralamak mümkündür.

Hollandalı aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin Başkanı Geert Wilders, Makron’a destek vermek amacıyla Twetter hesabından Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın karikatürünü “terörist” ifadesi ile paylaşmış. Sorumluluk mevkilerinde bulunan kişilerin, teröre karşı büyük bir mücadele yürüten Erdoğan’a karşı böyle bir ifade kullanılmasını esefle karşılıyoruz…

Batı’nın, Avrupa’nın tarihine baktığımızda 1500’lü yıllarda başlayan mezhep savaşlarıyla,

30 yıl savaşları olarak adlandırılan savaşlarda yüzbinlerce Hristiyan birbirini boğazlamıştır.

24 Ağustos 1572’de yüz bine yakın Protestan’ın kılıçtan geçirildiği, yakıldığı, çarmıha gerildiği Saint Barthelemy katliamı kendi yüz karalarının sadece bir tanesidir.

21.yüzyılda Bosna’da Srebrenitsa’da Müslümanlara yaşatılan vahşeti yapanlar aynı soydan gelen, aynı dili konuşan insanlardı.

Biz; Afrika’nın yer altı ve yer üstü zenginliklerini nasıl sömürdüklerini, oradaki günahsız insanlara nasıl “soykırım” uyguladıklarını, Cezayir’deki milyonlarca insanı vahşice nasıl katlettiklerini çok iyi biliyoruz…

Fransa bu yüzyılda bile, hâlâ bazı Afrika ülkelerinden (Benin, Burkina Faso, Gine, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon vb.) sömürge vergisi almaktadır. Fransa, şu andaki ekonomik zenginliğini halen sömürmekte olduğu İslâm topraklarına borçludur.

Aslında Avrupa, Batı dün ne idiyse bugün de odur. Bazı aydınlarımız onlara farklı anlamlar yüklemiş olabilir. Batı’nın sadece üzerindeki cilası dökülmeye, gerçek yüzü ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ayrımcılık, kültürel ırkçılık, yabancı karşıtlığı ve İslâm düşmanlığı gibi sosyal hastalıklar, maalesef kıta genelinde yaygınlık kazanıyor.  Kıta genelinde yaşayan otuz milyon Müslümanı baskı altında tutmak, inançlarını yaşamalarına müsaade etmemek, göçe zorlamak için şimdiden altyapı oluşturuyorlar.

İslâm’ı ve Müslümanları tasfiye etmeye SSCB/Rusya’nın, Çin’in ve Arnavutluk’un gücü yetmemiştir. Sizin de yetmeyecektir.

Geleceğiniz ve menfaatiniz için vakit varken İslâm’la ve Müslümanlarla barışın.

Nesillerinizin ve ülkelerinizin geleceği buna bağlıdır…

Fransa, Ankara Büyükelçisini geri çağırdı.

Biz de, Büyükelçimizi geri çağıralım ve

FRANSIZ MALLARINI BOYKOT EDELİM…

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir