ASLİ GÖREVİNİ İFA EDECEK, İNANÇ, KÜLTÜR VE MEDENİYET DEĞERLERİMİZE BAĞLI BAROLAR KURULMALIDIR

2
0

Aranan teröristlerin gri listesinde yer alan, terör örgütü DHKP-C’nin sözde Türkiye sorumlularından Kamile Kayır’la aynı bölmede yakalanıp tutuklanan, yargılanma sonucunda da; “Yakalanan örgüt mensuplarına örgüt talimatlarını ilettiği, örgütle aralarında irtibat sağladığı ve kuryelik yaptığı” gerekçesiyle 13 yıl 9 ay ceza alan

Ebru Timtik, örgütün talimatıyla ölüm orucu eylemine başlamış ve eylem sonucunda da ölmüştür.

Bu süre içinde Baro, mensubu olan Ebru Timtik’i ölüm orucundan vazgeçirmek için herhangi bir girişimde bulunmamıştır. Niçin?

Ebru Timtik, 11 Mart 2015 tarihinde katıldığı bir televizyon programında “Berkin Elvan’ın hesabı sorulacak. Devlet kimseyi sonsuza kadar koruyamaz!” ifadelerini kullanmış ve yirmi gün sonra da DHKP-C‘li Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol tarafından, Berkin Elvan’ın dosyasına bakan Savcı Mehmet Selim Kiraz makamında, 6 saat rehin tutulmuş ve sonra da öldürülmüştür.

Terörist Ebru Timtik için, 28 Eylül Cuma günü İstanbul Barosu tarafından Başkan Yardımcısı Nazan Moroğlu’nun da katılımı ile bir anma programı düzenlenmiş ve İstanbul Barosu’nun bulunduğu binanın ön cephesine teröristin dev posteri asılmıştır.

İstanbul Barosu’nun görevi, mensubu olan insanların ölümünü bekleyip tören düzenlemek mi; yoksa ölüm orucuna engel olup yaşamasını sağlamak mıdır?

“Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi” olarak Baronun bu tutum ve tavrını şiddetle kınıyoruz…

Barolar adaleti gerçekleştirmek için kurulmuş meslek kuruluşlarıdır. Millete silah çekmiş teröristlerin, onlara destek verenlerin ve terör örgütlerinin maşası, payandası değildir ve de olmamalıdır.

Ne yazık ki 1960’lı yıllardan bu yana başta barolar olmak üzere pek çok meslek odası, bu millete ve onun değerlerine yabancılaşmışlar ve her fırsatta da bu millete ve onun değerlerine saldırmayı alışkanlık haline getirmişlerdir.

İstanbul Barosu’nun bu son olayından daha önce ve başta Ankara Barosu olmak üzere İstanbul, İzmir, Diyarbakır, vd. barolar, Ramazan’ın ilk Cuma hutbesini okuyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş üzerinden İslâm’a ve Müslümanlara saldırmışlar ve hakaret etmişlerdi.

Bugün de bu millete ve bu ülkeye savaş açmış taşeron bir örgütün üyesinin posterini binalarına asarak teröre ve terörizme destek vermiş, suça iştirak etmişlerdir.

Oysa meslek odaları / mesleki kuruluşlar milletin temel değerleri ve ülkenin ana menfaatleri çerçevesinde, belli bir mesleği icra edenlerin ortak ihtiyaçlarını karşılamak ve ortak menfaatlerini korumak amacıyla kurulmuşlardır. Dolayısıyla mesleki grupların arzu ve ihtiyaçları ile genel toplumsal ihtiyaçlar arasında en uygun dengenin kurulması ve adaletin sağlanması esas olmalıdır.

Fikri, inancı, ideolojisi ne olursa olsun hak, hukuk ve adalet için mücadele etmesi gereken barolar, nedense millete ve onun değerlerine saldırmayı, üyeleri arasında ayırımcılık yapmayı kuruluşundan itibaren alışkanlık haline getirmişlerdir.

Başta İstanbul Barosu olmak üzere bazı il baroları, süreç içerisinde çeşitli olaylar karşısında takındığı tavırlarla meşruiyetini kaybetmişlerdir.

Bu meşruiyet sorunu, Türkiye’de tek baro yapısının sorgulanmasına neden olmuş

ve 15 Temmuz 2020 tarihinde 31186 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7249 sayılı Yasa ile tekeller kırılmış ve illerde birden fazla baro kurabilme imkânı sağlanmıştır.

Bugün bu yasanın uygulamaya geçirilmesinin tam zamanıdır.

Fikri, inancı, ideolojisi farklı olan herkesin, hakkını, hukukunu korumak ve adaleti hakim kılmak ana amaç olmalıdır.

Bu ülkeyi ve bu milleti seven, teröre ve onun yardakçılarına karşı olan her avukat, aralarındaki nüansları zenginlik olarak kabul edip bir ve bütün olmak zorundadır.

Geçmişte yapılan hatalara, kusurlara ve eksikliklere takılıp kalınmamalıdır.

Başta İstanbul olmak üzere, Türkiye’nin her yerinde “yargılama, savunma, adaleti ve asli işlevini gerçekleştirme” görevini yerine getirecek yerli ve millî yeni barolar bir an önce kurularak faaliyete geçirilmelidir.

Avukatlar ve onların meslek grubu barolar, gerçeğin ortaya çıkarılmasını, adaletin gerçekleşmesini sağlamak için vardır ve onun için mücadele vermelidir. Adaleti gerçekleştirmek için mücadele verenleri korumalıdır, onları öldürenleri değil…

Bugün bu görevi önemsemeyenler, “Armudun sapı, üzümün çöpü” diyenler, “amalarla, fakatlarla” vakit geçirerek sorumluluklarını yerine getirmeyenler, yarın üzülecek ve pişmanlık duyacaklardır.

O nedenle başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her tarafında yerli ve millî barolar bir an önce kurulmalıdır.

Henüz vakit varken…

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir