Dördüncü Boyut: “Çağlar boyu” Kin ve Nefret Yayan Zihniyet
Ankara Barosu Yönetimi, 24 Nisan 2020 Cuma günü Ankara Hacı Bayram Camii’nde, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Ramazan: Sabır ve İrade Eğitimi” konulu Cuma hutbesine karşı yaptığı 1. basın açıklamasında “çağlar öncesinden gelen ses” ve “sekiz dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak” kavramsallaştırması yaparak isim vermeden, ikinci basın açıklamasında bunu inkâr etmiş olsa bile, İslam’a saldırarak eşcinsel yaşam tarzını savunmuştur.
Baronunun basın açıklamalarında kullandığı dil ve gösterdiği hedef, Diyanet İşleri Başkanının, “İslâm zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği (Lût (as.)’ün kavminin iğrençliği), eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti.”
Yılda yüzbinlerce insan gayrimeşru ve nikâhsız hayatın İslâmî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HİV virüsüne maruz kalıyor.
Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.” cümleleri ile alakalıdır. O nedenle ikinci açıklamada kullandığı ifadelerin hiçbir hükmü yoktur. Tepkiler karşında bir geri adım atma taktiğidir.
Baronun ikinci açıklamasında, “çağlar öncesine ait” söylemi, İslâm temelinde dini değerleri değil, coğrafyadan ve tüm dinlerden bağımsız olarak dünya tarihinde çağlar boyunca yaşanan trajedilere vücut veren ayırımcı ve ötekileştirici zihniyeti ifade etmektedir.” denmektedir.
Tarih boyu insanlığı kan gölüne çeviren bu zihniyet kimlere aittir? Bu zihniyette eşcinselliğin yeri neresidir? Eşcinsel yaşam tarzı nasıl bir zihniyet ya da dünya inşa etmek istemektedir?
Baronun ifade ettiği “çağlar öncesi”, “çağlar boyu” söylemi, bizi insanlık tarihinin başlangıcına götürmektedir.
Bunun için başvuracağımız kaynaklar kutsal kitaplardır. Dolayısıyla Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş olanlar için özel bir anlamı vardır, olmalıdır. Diğer kesimler de tefekkür edip düşünürlerse onlar için de yararlı olabilir.
İlk insan Hz. Âdem ve eşinin yaratılması ile ilgili süreçte cinlerden İblis’in Allah’ın, saygı ve üstünlük bağlamında, Âdem’e secde edin emrine İblis’in isyan etmesiyle insanlık tarihinde yeni bir safha açılmıştır. İblis secde emrine karşı gelip isyan ettiği için lanetlenmiş ve kovulmuştur. Ancak kendisi Kıyamet’e kadar yaşama izni istemiş, o izin kendisine verilmiştir. Hz. Âdem ile eşi cennete yerleştirilip “Yasak Ağaç”a yaklaşma dışında diledikleri gibi yaşama hakkı kendilerine verilmiştir. “Yasak Ağaç”tan yemedikleri sürece, “cennette yaşayacakları”, “aç ve susuz kalmayacakları”, “güneş altında yanmayacakları”, “yorulmayacakları”, “sıkıntı çekmeyecekleri” ve İblis’in kendilerinin düşmanı olduğu”, “kendilerine tuzak kuracağı”, “ona inanıp güvenmemeleri gerektiği” açık bir şekilde Allah tarafından kendilerine bildirmiştir (Kur’an-ı Kerim: 2/30-39; 7/11-31; 15/26-48; 17/61-65; 18/50; 20/115-127; 23/12; 32/7; 35/11; 37/11; 38/71-85; 40/67; 53/32; 55/14-15; 71/19).
İblis, Kıyamet’e kadar yaşama iznini Allah’tan aldıktan sonra yaptığı yemin, tarihin şekillenmesinde son derece önemli bir başlangıcı ifade etmektedir:
«Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları, insanları saptırmak için
mutlaka senin dosdoğru yolunda pusu kurup oturacağım. Sonra da, onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından kendilerine sokulacağım. Onların çoğunu şükrediciler bulmayacaksın.” (7 Araf 16,17)
“Dedi ki: «Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım.»
«Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.»” (15 Hicr 39-40)
İblis’in bu yeminine karşılık Allah, insanlığı ifsad etmek isteyen İblis’in kullanacağı vasıtaların ekonomik, askerî, biyolojik, psikolojik, sosyolojik ve kültürel olacağını, insanlığın dikkatini çekmek bağlamında ifşa ederek insanlara yol göstermiştir:
“«Onlardan güç yetirdiklerini sesinle sarsıntıya uğrat, atlıların ve yayalarınla onların üstüne yaygarayı kopar, mallarda ve çocuklarda onlara ortak ol ve onlara çeşitli vaadlerde bulun.» Şeytan, onlara aldatmadan başka bir şey vadetmez.” (17 İsra 64)
İblis yaptığı yemininin ilk uygulamasını, Hz. Adem’le eşinin üzerinde psikolojik savaş ile denemiş ve başarılı olmuştur. Yasak ağacın mahiyetini yüzde yüz ters göstererek Hz. Adem’le eşini kandırarak cennetten çıkmalarına vesile olmuştur:
“Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: «Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?»” (20 Taha 120)
“Şeytan, kendilerinden ‘örtülüp gizlenen çirkin yerlerini’ açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: «Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.»
Ve: «Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim» diye yemin de etti.” (7 Araf 20-21).
O gün İblis’in Hz. Âdem’le eşine söylediği bu büyük yalan ile; bugün, insan genetiğini, fıtratını, toplumsal yapıyı ve gelecek nesillerin genetiğini bozan eşcinselliğin, “İnsan hakkı olduğunu” söyleyen yalan aynıdır ve aynı kökenlidir, aynı merkez tarafından üretilip servis edilmektedir.
İblis’in Âdemoğullarına kurduğu önemli ilk tuzaklardan biri de, Hz. Âdem’in iki oğlu arasında yaşanan öldürme vakasıdır (5 Maide 27-30). İblis’in iğvasına uyan “Allah’a adadığı kurbanı kabul edilmemiş” olan Hz. Âdem’in oğlunun, “kurbanı kabul edilmiş” olan kardeşini öldürmesi ile cinayetler, insanlık tarihine girmiş; insanlık tarihi boyunca İblis’in yolundan gidenler, Resullerin/Nebilerin yolundan gidenlere ekonomik, kültürel, psikolojik, sosyolojik, askerî ve biyolojik olarak savaş ilan edip savaşmışlar ve kan dökmüşlerdir.
İblis, Hz. Âdem’in “Kurbanı kabul edilmemiş oğluna”, “Kurbanı kabul edilmiş olan kardeşini” öldürmeyi nasıl cazip göstermiş ise; bugün de ferdin bizzat kendisini, aile ve toplum yapısını ve gelecek nesilleri ifsad eden, çürütüp öldüren eşcinselliği, aynı şekilde süslü ve cazip bir yaşam tarzı olarak insanlara göstermektedir.
Kur’an-i Kerim’de zina “ ‘çirkin bir hayâsızlık’ ve kötü bir yol” olarak tanımlanıp yasaklanmıştır ( Kur’an-ı Kerim, 4/15, 25; 17/32; 24/2-9; 25/68; 33/30; 60/12; 65/1).
Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanının bunları dile getirmesi asli görevidir, sorumluluğudur. Bunu suç kabul etmek, dini ve Kur’an’ı parçalamak demektir. Psikolojik şiddet uygulamanın en şedit şeklidir.
Zinanın en pis şekli olan eşcinsel yaşam tarzı, tarihte ilk örnek olarak, yaklaşık 2500 yıl önce, Lut kavminde toplumsallaşmıştır (Kur’an-ı Kerim 6/86; 7/80-84; 11/70-83; 15/59-77; 21/74-75; 26/160-175; 27/56-59; 29/25-35; 37/133-138; 38/13; 50/13; 54/33-39), (Tevrat, Tekvin 18/1-33; 19/3-26; Hâkimler 19/1-29; 20/1-48):
“Lut da kavmine şöyle demişti: «Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayâsız-çirkinliği mi yapıyorsunuz?»”
«Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz.»
“…Hayır, siz (yaptığı şeyi) bilmeyen bir kavimsiniz.»” (27/55)
“«Siz, (yine de) erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve bir araya gelişlerinizde çirkinlikler yapacak mısınız?»” (29/ 29)
Hz. Lut’un yaptığı bütün uyarılara kavminin verdiği cevap sürgündür:
“Kavminin cevabı: «Yurdunuzdan sürüp çıkarın bunları, çünkü bunlar çokça temizlenen insanlarmış!» demekten başka olmadı.” ( 7/80-82)
“Dediler ki: «Biz seni ‘herkesin işine karışmaktan’ alıkoymamış mıydık?»” (15/70)
“Dediler ki: «Ey Lût, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (buradan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın.»” (26/167)
“…Kavminin cevabı yalnızca: «Eğer doğru söylemekte olanlardan isen, bize Allah’ın azabını getir» demek oldu.” (29/ 29)
Eşcinselliğin toplumsallaşması, bir yaşam tarzı haline gelmesi ile ilahi sünnet devreye girmiş ve helak olmaları kaçınılmaz hale gelmiştir. Allah, Lut kavmini helak etmek üzere, Lut kavmine iki yakışıklı delikanlı kılığında iki melek göndermiştir. İki yakışıklı delikanlının Hz. Lut’un evinde misafir olduğunu öğrenen “azgınlar” topluluğu, Hz. Lut’un evini basarak misafirleri kendilerine teslim etmesini istemişlerdir:
“Şehir halkı birbirlerine müjdeler vererek geldi.
“Lut: «Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsva etmeyin, Allah’tan korkun, beni utandırmayın» dedi.” (Kur’an-ı Kerim 15 Hicr 67-69)
“Onlar yatmadan, kentin erkekleri –Sodom’un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler– evi sardı.
Lut’a seslenerek,
“Bu gece sana gelen adamlar nerede?” diye sordular, “Getir onları da yatalım.” (Tevrat Tekvin 19 / 4-5)
Baro yönetimin bahsettiği “çağlar öncesinden gelen” ses ve şiddet ile kast ettiği herhalde bu gerilla, terör hareketi olsa gerekir.
Sanılmasın ki bu şiddet uygulaması Lut kavmine özgüdür. Eşcinseller Rockefeller Medyasının desteği ile Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) kongresini, daha sonra “Kültürel Gerilla Hareketi” olarak isimlendirilen, bir gerilla hareketi ile basarak kongre üyelerini rehin alıp eşcinselliğin hastalık statüsünden çıkarılmasını sağlamışlardır.
Eşcinselliği hastalık statüsünden çıkaran APA konuyla ilgili resmî belgesinde eşcinselliği, doğal, normal bir vaka olarak kabul etmediklerini, sadece tercih eden insanlar için hastalık olmaktan çıkardıklarını belirtmektedir (APA Document Reference No. 730008)
Bugün eşcinsel olmayıp eşcinsel yaşam tarzını insan hakları kapsamında görüp savunanların, yarın çocukları ve torunlarının böyle bir saldırı ile karşı karşıya kalabileceğini unutmasınlar.
Eşcinsellerin yaptığı yürüyüşlerdeki iğrenç pankartlara, attıkları sloganlara bir baksınlar. Kin ve nefretten başka bir şey göremeyeceklerdir. Aileye ve ahlaka yapılan saldırılar, “Dünya Nüfusunu beş yüz milyonun altına düşürmek” isteyen bir merkez olan “300’ler Komitesi” isimli bir merkez tarafından yürütülmektedir.
Baro yönetimlerinin bu gerçeği şimdiden görmesinde fayda vardır. Aksi takdirde eşcinselliğin bir yaşam tarzı haline gelip toplumsallaşması, Lut kavminin sonuna benzer bir sonu insanlık için hazırlayabilir. Çünkü bu ilahi bir kanuniyettir, şartlar olgunlaştığında ilahi kanuniyet tecelli eder.
Nitekim Lut Kavmi (Sodom ve Gomora halkı) (Lut’un karısı da dahil) için de bu olmuş, 3 kişi hariç bir toplum yerle bir edilmiştir:
“Bunun üzerine biz, karısı dışında onu ve ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride kalanlardandı.
Ve onların üzerine bir (azap) sağanağı yağdırdık. Suçlu-günahkârların uğradıkları sona bir bak işte.” (7/ 83-84)
“Böylece emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık;
Rabbinin katında ‘belli bir biçime sokulmuş, damgalanmış’ olarak. Bunlar zalimlerden uzak değildir.” (11 / 82, 83)
“Tan yerinin ağarma vaktine girdiklerinde onları (o korkunç ve dayanılmaz) çığlık yakalayıverdi.
Anında (yurtlarının) üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş taş yağdırdık.” (15/73,74)
Yaklaşık 2500 sene önce vukubulmuş bir olaydan, insanların ders, ibret alıp akıllarını başlarına toplaması için geride belgeler, deliller de bırakılmıştır:
“Andolsun, biz akledebilecek bir kavim için oradan apaçık bir ayet bırakmışızdır.” (29/ 35)
Tüm eşcinsellerin Lut kavminin sonuna bakıp ders almalarını, akıllarını başlarına toplayıp tedavi olmalarını diliyoruz. Devlet bu konuda seferberlik ilan etmeli bu insanları düşürüldükleri bu tuzaktan, bu bataklıktan kurtarmak için gereken her şeyi yapmalıdır.
Eşcinsel yaşam tarzını insan hakları kapsamına sokup insanlığın en pis ve iğrenç yaşam tarzını meşrulaştırmak isteyenleri de kınıyoruz. Allah onlara da akıl, fikir ve hidayet versin, diyoruz.
Diyanet İşleri Başkanını da yaptığı konuşmadan dolayı kutluyor ve kendisine teşekkür ediyoruz.
Evet onlar bir tuzak kurdular; Allah da onlara bir tuzak kurdu. Kimin tuzağının daha kuvvetli, etkin olduğunu hep beraber göreceğiz:
“[De ki: «Düzen kurmada (karşılık vermede) Allah daha hızlıdır.
Şüphesiz, bizim elçilerimiz, sizin ‘geliştirmekte olduğunuz düzenleri’ yazmaktadırlar.»” (10 Yunus 21)
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış bir düzen vardır.” (14 İbrahim 46)
UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ