BATI’NIN ERMENİ ÇETECİLERE YAPTIRDIĞI VAHŞET!

2
0

ABD Başkanı Donald Trump’ın, 1915 olaylarının yıldönümü olarak kabul ettikleri 24 Nisan 2020 tarihinde, olayla ilgili yaptığı açıklamada, “Büyük Felaket” nitelendirmesinde bulundu. Bilindiği gibi, ABD Senatosu uzun yıllar reddettiği yasa tasarısını, 12 Aralık 2019 tarihinde, sözde “Ermeni Soykırımı” tasarısı olarak kabul etmiş ve Başkan Trump bu tasarıya katılmadığını belirtmişti.

Dışişleri Bakanlığımızın yaptığı açıklamada ise, “ABD Başkanı Trump’ın 1915 olaylarına ilişkin yaptığı açıklamanın tamamen iç siyasi mülahazalarla yapıldığını ve hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, açıklamada serdedilen iddiaları reddediyoruz. Bu açıklamada, aynı dönemde Ermeni isyancılarca katledilen 500 binden fazla Müslümanın acılarının ısrarla görmezden gelindiğini müşahede ediyoruz. Adalet ve hakkaniyetten yoksun bu anlayışın artık değişmesi gereklidir…Bu olaylar konusunda bir Ortak Tarih Komisyonu kurulması önerimiz halen geçerlidir. Bu Komisyon kurulduğu takdirde gerçeklerin gün yüzüne çıkacağına inanıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

Yüzde yüz haklı olduğumuz bir konuda neden gerçekler belgelerle ortaya konmaz da kısa açıklamalarla yetinilir?

1915 Olaylarının aslı nedir? sorusu ile ilgili basın açıklamasının sınırı içinde cevap vermeye çalışalım.

  1. ve 20. yüzyılda Osmanlı devleti imparatorluk tarihinin en zor dönemini yaşıyordu. Bir taraftan I. Dünya Savaşı’nda ölüm kalım mücadelesi verirken, diğer taraftan Çanakkale Boğazı’ndan geçip İstanbul’u işgal etmek isteyen yedi düvele karşı direniyor, diğer taraftan da Sarıkamış dağlarında donarak on binlerce askerimizi şehit veriyordu. Fırsattan istifade etmek isteyen Şer İttifakı/Batı, bağımsız bir devlet kurdurmak aldatmacasıyla Ermeni çetelerini ayaklandırıyordu. Ermeni çetecilerin yapmak istediklerini daha iyi anlayabilmek için, Ermeni Hınçak Örgütünün çetecilerine seslenişini okumakta fayda vardır:

“…Sosyal Demokrat Hınçak komitesi şimdi Osmanlı istibdadını kan içinde boğmak için, ihtilal borusunu çalarak ve gerçek siyasi olayların gücüyle harekete geçerek, Toros dağlarından ve Ermenistan hudutlarından savaş sahasına giriyor.”

Robert Kolejinin İlk Başkanı Rahip Dr. Cyrus Hamlin;

“İmparatorluğun her tarafında örgütlenmiş bulunan Hınçak çeteleri, her fırsattan yararlanarak, Türk ve Kürt öldürecek, köyleri ateşe verecek ve sonra dağlara kaçacaklar. Bunun üzerine gazaba gelecek olan Müslümanlar savunmadan yoksun Ermenilerin üzerine çullanacak… Rusya, insanlık ve Hıristiyanlık uygarlığı adına ülkeye girerek devralacak.”  plânlarının ne olduğunu gayet açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ülkemizde 50 yıl kalmış olan George Washbarn, İngiltere’nin; Ermenileri muhtar/bağımsız bir Ermenistan eyaletinin kurulacağı fikriyle tahrik etti. Bunu kısmen Hıristiyanlık gayreti ile ama daha çok kendi menfaatleri için yani muhtar bir Ermenistan’ın, Rusya’nın ilerlemesine mani olacağı düşüncesi ile yaptı. Sonunda, Ermenileri Osmanlı devletine karşı isyan ettirdi.” görüşünü bu şekilde ortaya koyuyordu.

İngiltere Başvekili Glaston ise;

“Ermenilere yardım insanlığa hizmettir.” sözüyle Osmanlı devletine karşı en büyük düşmanlığını yaparken bu olayların müsebbibi de olmuştur.

Osmanlı devletinin içinde kendilerine yandaş oluşturmak isteyen Fransa, Ermenileri Katolik; İngiltere ve Amerika Protestan; Rusya ise Ortodoks yapmak için çalışmışlardır.

Osmanlı topraklarını parçalamak ve Ermeni devleti kurdurmak  için mücadele veren ülkeler, Ermeni çetecilerini devreye sokmuşlar…

Dört cephede savaş veren Osmanlı’nın eli silah tutan ne kadar erkek varsa silah altına alınmış cepheye gönderilmişken geride çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve hastalar kalmıştı. Yukarıdaki bahsettiğimiz vaat ve tahriklerle kışkırtılan bu eli kanlı işbirlikçi ermeniler ne kadar Türk köyleri varsa yakıp yıkmaya başlamışlardı.

Rus Yarbayı T. Kheleboff ülkesine verdiği raporunda; “Erzincan’dan Erzurum’a çekilmekte olan Ermeni çeteleri yolları üzerindeki bütün Müslüman köylerini ve sakinlerini yok etmişlerdir. Erzincan’da Ermeniler, hariçle olan bütün ulaştırma imkânlarını kesmişler ve bundan sonra çok sayıda ahaliyi evlerinde yakmışlardır… Bundan başka bombalarla Yeni Camii ve Belediye binasını havaya uçurmuşlardır. Erzincan ve civarında Ermeniler 500 Müslüman’ın el ve ayaklarını bağlayarak öldürmüşlerdir.”

Rus resmi belgelerine göre sadece Erzurum, Bitlis, Trabzon, Van, Bayburt ve Erzincan‘da Ermeniler yaklaşık 600 bin Müslüman’ı öldürdü ve 500 binini de göç etmek zorunda bırakmıştı.

Ermeni ayaklanmalarına destek veren Bogos Nubar Paşa’ya göre aynı dönemde işbirlikçi Ermeniler tarafından öldürülen Müslümanlaın sayısı 1.400.000 (bir milyon dört yüz bin)’dir.

Bunun üzerine; Hükümet Ermenilerin mukim olduğu alanlarda aramalar yaptırdı ve istisnasız her yerde belge ve cephaneliklere ulaştı. Enver Paşa Van olayları üzerine 24 Nisan 1915 tarihinde vilayetlere ve mutasarrıflıklara gönderdiği gizli bir tamimle Ermeni komitelerinin merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve elebaşılarının tutuklanmasını istedi.

1915 Tehciri, fiiilen ortaya çıkan isyan ve düşman ordusuyla işbirliğine karşı alınan ve o günün şartları içinde kaçınılmaz olan bir karardır. Aynı zamanda masum Ermeni vatandaşlarını koruma amaçlı bir tedbirdir.  

Tehcir kararında ordunun hareket alanını güvenceye almak ve Müslümanlarla işbirlikçi Ermeniler arasındaki çatışmaları önlemek ve masum olan Ermenilerin zarar görmesini engellemek içindir…

26 Mayıs 1915 tarihli tezkire ile terör olaylarına karışmış olanların, Suriye vilayetinin doğusunda tahsis edilen mahallere nakli isteniyordu. Dikkat edilmesi gereken nokta, burası henüz savaşın olmadığı bölgelerdir. Bu önlemler tüm Ermenileri kapsamıyordu. Örneğin, orduda bağlılıkla görev yapan askerlerin aileleri, rahipler, doktorlar, eczacılar ve birçok hükümet yetkilileri bu karardan muaf tutulmuştur. Ayrıca Katolik ve Protestan mezhebinden olanlar bu kanunun dışında bırakılmıştır. Yetim, çocuk ve dul kadınlarda sevk edilmeyerek bulundukları yerlerdeki köylere yerleştirilmişlerdir. İskan ve naklin adil bir şekilde yapılabilmesi için çeşitli tedbirler alınmıştır.

Dört bir yandan size saldıran düşmanlarla uğraşırken, içeride size karşı isyan hareketine başlayan işbirlikçi kandırılmış Ermeni komıtacılar, bir milyon dörtyüz bin masum insanınızı öldürüyor, on binlerce köyünüzü yakıp yıkıyor, binlerce kadınınıza (ananıza-bacınıza) tecavüz ediyor ama buna rağmen siz, alınan tehcir kararını adil bir şekilde uygularken ihmali görülen 1397 kişiyi çeşitli cezalara çarptırıyor, 10 civarında sivil yetkiliyi de asıyorsunuz.

Bugün bile dünyanın hangi ülkesinde bu hassasiyeti görebilirsiniz?

Ermeniler en rahat dönemini Osmanlı döneminde yaşamıştır.

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra Bursa Başpiskoposu Ovakimi İstanbul’a getirerek ona Ermeni Patrikliği makamını verdi. Sultan, İstanbul’u Ermenilerin en yoğun yaşadıkları şehir haline getirdi. 1000 seneye yakın Bizans döneminde İstanbul’da 3 tane Ermeni kilisesinin açılmasına izin verilmişken, Osmanlı idaresinde ise açılan Ermeni kiliselerinin sayısı 100’ü aşmıştır.

Ermenilere “Millet-i Sadıka” unvanı verilmiştir. Ermenilerden 29 Paşa, 22 Bakan, 33 Milletvekili, 7 Büyükelçi, 11 Konsolos ve 41 yüksek kademelerde görev yapan memur bilinmektedir. Hatta, “Rus İncil Cemiyeti 1815 yılında Petersburg’da 15.000 adet Ermenice İncil bastırdı. Osmanlı Ermenileri’nin çoğunun Türkçe konuştuğu göz önüne alınarak 1822 yılında İncil bu defa Türkçe basılıp Ermenilere dağıtıldı.”

Amerikalı gazeteci Dr. George H. Hepwort ile 1897 yılında görüşen bir Ermeni, “Ah biz eskiden çok mesuttuk. Vergi ödüyorduk ama büyük ticari avantajlarımız vardı. Biz çok memnun hatta çok müreffeh idik. Fakat Berlin Anlaşması ve İngiltere’nin işe karışması olmasaydı… Eğer Avrupa bizimle meşgul olmasaydı, biz bir istikbale sahip olabilirdik fakat bu günkü durumda, bana öyle geliyor ki biz mahkum edilmiş bir toplumuz.” derken ne kadar haklıdır.

Amerikalı gazeteci Dr. George H. Hepwort ile 1897 yılında görüşen bir Ermeni militanı da;

“…Bizzat kendimiz güçlü olmasak da kuvvetimizi Avrupa’nın sempatisinde buluyoruz. Bizim yapamadığımızı Avrupa yapabilir. Eğer Avrupa’yı bizim için savaşmaya sürükleyebilirsek, hedefimize ulaşmış oluruz.” (Belleten Sayı 195-S-573) derken, kullanıldığını anlamadan emperyalist devletleri kendi hesaplarına kullanabileceklerini zannediyordu.

Ermeni Meselesi Nedir? sorusuna verilecek en kısa cevap, Osmanlılar açısından bir isyan, işbirlikçi Ermeniler açısından bir macera ve Avrupalı devletler açısından kullanışlı siyasi bir meseledir.

Bugün hala o siyasi meselelerini devam ettirmektedirler.

ABD, öncelikle gerçekleri arama cesaretini gösterip ortak komisyon kurmayı kabul etsin!

Ermeni olayını “felaket günü” ya da “soykırım” olarak ilan etmeyi bıraksın da, topraklarını işgal ettiği ve “soykırı”ma uğrattığı Kızılderililerin hesabını versin.

Japonlara uyguladığı tehcirin hesabını versin.

Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Latin Amerika ülkelerinde kanını akıttığı, sömürdüğü, yoksullaştırdığı masum insanlarin hesabını versin!

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir