ULUSAL VE ULUSLARARASI YASALARA UYMAYAN PİERRE LOTİ, CHARLES de GAULLE ve ERNST-REUTER OKULLARI HEMEN KAPATILSIN!

62
0

Son günlerde Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, Batılı iş birlikçi bazı kesimler tarafından saldırı merkezi haline getirilmiştir. Saldırıların ana amacı, 1942 yılında, İsmet İnönü kabinesinin Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından açılan Fransa’ya ait İstanbul’daki Pierre Loti Lisesi ve Ankara’daki Charles de Gaulle Lisesi ile ilgili bakanlığın yaptığı girişimlerdir. Bunların yanı sıra sürece Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’ne bağlı Ernst-Reuter Alman okulu da dahil olmuştur.

18 Nisan 1961 tarihli Viyana Sözleşmesi’ne göre, bu okullar sadece konsolosluklarında ve büyükelçiliklerinde çalışan görevlilerin çocuklarının eğitimi için açılmıştır. Bu üç okulun, Türkiye ile resmî bir bağlantısı yoktur. Eğitim programları tamamen Fransa tarafından belirlenmektedir. Bu okullar doğrudan Fransız Eğitim Bakanlığı ve Yurt Dışı Fransız Eğitim Ajansı (AEFE) tarafından yönetilmektedir. Okulların eğitim öğretim kararları doğrudan AEFE tarafından alınmakta ve denetlenmektedir. Mezuniyetlerinde de Fransa Eğitim Bakanlığı’ndan diploma almaktadırlar. Bu okulları bitirenler ise Türkiye’ye, MEB’e müracaat ederek bir yabancı gibi okul denkliklerini almaktadırlar. Üniversite sınavlarına Yabancı Öğrenci Statüsünde girdikleri için de Türkiye’deki lise ve dengi okul öğrencilerine kıyasla çok daha büyük bir avantaja sahip olmakta ve kolayca üniversiteye yerleştirilmektedirler.

Uluslararası yasalara göre bu okullara Türk öğrencilerin alınması yasaktır. Türk öğrencilerin bu okullara alınmaması için 1993, 1998 ve 2000 yıllarında da dönemlerinin Milli Eğitim Bakanları bu okullardan dolayı Fransa’yı uyarmışlar ve resmî prosedürün tamamlanması için bir an önce gerekli işlemlerin yerine getirilmesini istemişlerdir. Fakat bugüne kadar bu okullar ve ilgili ülkeler tarafından hiçbir olumlu adım atılmamış, yasal düzenleme yapılmadan Türk öğrenci almaya ve onlara yabancı öğrenci statüsü sağlamaya devam etmişlerdir. Bu haksızlık ve hukuksuzluk, tam 82 yıldır bu şekilde devam edip gelmiştir.

Bugün MEB Bakanı Yusuf Tekin ve Bakanlık yetkilileri, bu gayrikanuni durumun düzeltilmesi için Fransız büyükelçiliği nezdinde “Gelin, görüşelim, resmî işlemleri tamamlayalım.” “Gerekli şartları yerine getirin, aksi takdirde Türk öğrenci alamazsınız.” şeklinde uyarı mahiyetinde özel bir girişimde bulunmuş ve fakat Bakanlık “7-8 aydan beri olumlu bir cevap alamamıştır.” Bakanlık, Türk öğrenci alan bu okulları denetlemek için müfettişler göndermiş fakat müfettişleri, “Siz bu okulları denetleyemezsiniz.” diyerek okula almamışlardır. Bu kadar fütursuz davranan Fransız Büyükelçiliği daha da ileri giderek Türk öğrencilerin velileri ile MEB’i karşı karşıya getirecek açıklamalar yapmıştır:

“Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği: “2 Temmuz 2024 tarihinde Türk yetkililerden, bu anlaşmanın imzalanmaması halinde iki okulun 2024-2025 eğitim öğretim yılından itibaren Türk vatandaşı olan öğrencileri kabul edemeyeceğini, okullarımızda kayıtlı Türk öğrencilerin Türk okullarına nakledilmesi gerektiğini bildiren bir nota aldık.”

Fransız Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamalara ilginç bir şekilde Türkiye’deki bazı kesimler tarafından, konu çarpıtılarak özel bir destek gelmiştir. Bu iş birlikçi kesimler, kamuoyu oluşturmak amacıyla Milli eğitim bakanı Yusuf Tekin’i ve Bakanlığı suçlamışlar; suçlamakla da yetinmeyip hakaret etmişlerdir.

Bu bağlamda Jeolog Prof. Dr. Celal Şengör’ün Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’e, 23.07.2024 tarihli, “Fransız Okulları” ile ilgili yazdığı hakaret dolu mektuptan bir kısmını aşağıya alıyoruz:

“Bakan Fransız Liselerinden Çek Elini…

Millî Eğitim Bakanı,

Charles de Gaulle ve Pierre Loti okullarını tehdit ederek onların da kendi yarattığın ucube, gerici programı adapte etmelerini istiyorsun. Umarım bu okullar seni ciddiye almazlar. Bir ülkede faaliyet gösteren her orta öğretim okulu elbette o ülkenin Millî Eğitim Bakanının denetiminde olmak zorundadır. Ancak bu kural Türkiye’de artık geçerliliğini yitirmiştir, çünkü sen hem ülkemizin anayasasına hem de o anayasaya dayanan kanunlarımıza aykırı, gerici eğitim programları üretip bunları okullara dayatmak istiyorsun. Charles de Gaulle ve Pierre Loti okulları tabiatıyla öncelikle anayasayı ve kanunları göz önünde bulundurmak zorundadırlar, onları zedeleyen seni ve hempanı değil…

Charles de Gaulle ve Pierre Loti eğitim yuvalarını ‘sömürge okulları’ olmakla itham ediyorsun. Hayır! Bilhassa Pierre Loti bir Türkiye aşığı, Türk dostu büyük bir yazardı. Onun anısına saldırmak ülkemizi gayrimedenî göstermez mi? Onun ve Nazi zorbalığına boyun eğmeden ülkesini Hitler’in pençelerinden kurtaran General de Gaulle’ün adını taşıyan okullar çağdaş medeniyetin gerektiği bir eğitim vermektedirler. …Niyetleri çocuklarının Atatürk ilkeleri, yani sağlıklı aklın doğrultusunda, uygar bir ortamda yetişmelerini sağlamak, senin gericileştirmek niyetinde olduğun okullardan kaçırmaktır. Nitekim Oya ve ben de çocuğumuzu bir yabancı okuluna vermiştik.  …Sen ülkemizin geleceği için açık ve büyük bir tehditsin. Bunu tüm velîlerin idrak etmelerini temenni ederim.”

Bir akademisyenin çok özel statüde ki iki Fransız okulunu, Lozan’la kurulan Fransız okulları statüsüne sokarak genelleştirmesi, nasıl bir oyunun oynandığının en açık gerekçesidir. Sorun bu iki Fransız okulundaki müfredat değildir ve olmamıştır. Sorun, çok özel statüdeki bu okullara yasal olarak Türk öğrenci alınamamasıdır. Ya bu öğrencileri bünyenden çıkaracak ya da diğer Fransız okullarının statüsüne tabi olup Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetimine açık olacaksın.

Bir akademisyenin bu gerçeği bilmemesi mümkün olmadığına göre kendisi sömürgeleşmiş bir zihnin kurbanı olmuştur.

Bu mektup, sömürgeleşmiş bir zihnin ürünüdür.

Bu mektup, aşağılık kompleksinin verdiği eziklik içerisinde yazılmış, iş birlikçi bir zihniyetin ürünüdür.

Bu konuda medyada iki yazı yazan bir başka isim Nuray Babacan’dır. 9 Temmuz 2024 tarihinde, ‘Gazete Pencere’ ve ‘gazetepencere.com’da yayınlanan

“Bir Bu Eksikti: MEB Fransız Okuluna Savaş Açtı” başlıklı yazısı, gerçekleri çarpıtma konusunda ele alınacak bir yazıdır.

Bu yazının bazı bölümleri aşağıya alınmıştır:

“…İktidarın Pierre Loti ile Charles de Gaulle Lisesi okullarına denetim adı altında para cezası kestiği biliniyor. Ama iş bu kez daha ileri götürülerek okulun müfredatına müdahale noktasına gelindi.

Yabancı okulların Türkiye’deki faaliyetlerinin denetlenmesi, özellikle fiyat uygulamaları ve öğrencilerin mağdur edilmemesi açısından kontrol edilmesi son derece normaldir. Ancak insanların kendi özgür iradesi ile seçtiği eğitim tercihlerini engellemeye çalışmak, siyasî mesaj içeren bazı adımlar atarak öğrencileri ve velileri tedirgin etmek başka bir şeydir.

Pierre Loti ile Charles de Gaulle okullarında din ve ahlak dersi verilmesi, Türk müfredatının uygulanması ve MEB’e bağlı Türk öğretmenlerinin görev alması konusunda baskı yapıldığı anlatılıyor. 1942 yılından beri eğitim veren ve iki ülkenin de bu özel statüyü kabul ettiği, … siyasilerin çocuk ve yakınlarının olduğu hesaba katıldığında bu ısrar neden?… Din temelli, gizli amaçlara hizmet eden eğitim sistemi yüzünden artık MEB de yurt dışında kolay yol alamıyor.”

Nuray Babacan, 13 Temmuz 2024 tarih ve “Fransız Okulları Krizi: MEB Bozdu, Dışişleri Düzeltmeye Çalışıyor” başlıklı bir yazı daha yazarak iş birlikçi mantığın insanı nerelere götürebildiğini göstermiştir:

“Fransa Büyükelçiliği’nin öğrenci velilerine gönderdiği metinde, sorunun çözümü için iki ülkenin dışişleri bakanlarının devreye girdiği, Fransa’dan bir heyetin Türkiye’ye gelmek üzere olduğu da ifade edildi. Öğrenci velileri, gözlerini dışişleri bakanları nezdinde yapılan görüşmelere çevirirken, Millî Eğitim Bakanlığı yönetiminin konu hakkında eksik bilgi paylaştığı da aktarılıyor. Türk öğrencilerle ilgili din dersi, Türk müfredatı gibi dayatmalardan ise söz edilmiyor. …Türkiye’nin kurumları ile Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği, birbirinden çok farklı iki eğitim sisteminin genel ilkelerini de göz önünde bulundurarak, diğerinin dilini ve kültürünü tanıtmak ortak arzusuyla eğitim iş birliğimizi güçlendirmek için yorulmaksızın çalışıyorlar.”

Nuray Babacan’ın Makalelerinde dikkat çeken noktalar şunlardır:

  • “MEB bu iki okulun müfredatına müdahale etmek istiyor”,
  • Müfredata “Din ve Ahlak Dersi” koymak istiyor,
  • “Türk müfredatının uygulanmasını” istiyor,
  • MEB’e bağlı Türk öğretmenlerinin görev alması” konusunda baskı yapıyor.
  • “Din temelli, gizli amaçlara hizmet eden eğitim sistemi” var,
  • “Millî Eğitim Bakanlığı yönetimi konu hakkında eksik bilgi paylaşmıştır.”

Köşe yazarı Ertuğrul Özkök, “kızının bu okullardan mezun olduğunu”, “…bu okullardan mezun olanların erdemli olduğunu” ifade ederek işbirlikçi, sömürgeci zihniyetin temsilcilerinden bir olduğunu ortaya koymuştur.

Medyada gerçekleri çarpıtma merkezli inşa edilen bir psikolojik savaş kampanyası üzerine Millî Eğitim Bakanlığı, 22 Temmuz 2024 tarihinde Nuray Babacan’a bir tekzip metni göndererek kamuoyunu bilgilendirmiş, gerçeklerin nasıl çarpıtıldığına dikkat çekmiştir:

“Söz konusu yazıda özetle, “Millî Eğitim Bakanlığı’nın, Türkiye’deki iki Fransız Okulunda din ve ahlak dersi verilmesi, Türk müfredatının uygulanması ve MEB’e bağlı Türk öğretmenlerinin görev alması konusunda baskı yaptığı” şeklindeki iddialar doğru değildir.

…Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 42 ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 17’nci maddesine göre ülkemizdeki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin devletin gözetim ve denetimi altında yürütülmesi gerekmektedir. Bu kapsamda resmî, özel ya da gönüllü her türlü kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri Bakanlığımızın denetimine tabidir.

Ülkemizde Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında olmayan ancak bazıları büyükelçilik sınırları içinde olmak üzere faaliyet göstermekte olan yerler bulunmaktadır. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu hükümleri uyarınca Türk öğrencilerin bu yerlere kayıtlarının yapılması mümkün değildir.

Yürürlükte olan mevzuatımıza göre Türk öğrencilerin devam etmesinin mümkün olmadığı, statüleri 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda belirlenmemiş bu yerlerin eğitim içeriği ile ilgili bir çalışmanın yürütülmesi söz konusu olamaz.

Gelinen noktada Bakanlığımızca, “büyükelçilik sınırları dışında faaliyet gösteren bu yerlerin ivedilikle büyükelçilik sınırlarına çekilmesi, bu yerlerde yalnızca misyon çalışanlarının çocuklarının öğrenimlerine devam etmeleri ve Türk öğrencilerin kayıtlarının yapılmaması” ile ilgili gerekli önlemlerin alınmasına yönelik çalışmalar yürütülmektedir.

Öte yandan ülkemizde Lozan Mektupları bağlamında faaliyet gösteren on iki yabancı okul bulunmaktadır. Bu okullardan 6’sı Fransız okuludur. Ancak köşe yazınızda Fransız okulu olarak yansıtılan söz konusu bu altı okul değil, büyükelçilik okulu adı altında Türk öğrencileri kayıt eden izinsiz yabancı okullardır. Bu kapsamda Charles de Gaulle ve Pierre Loti gibi okullar, büyükelçilik okulu adı altında Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanunu’nu ihlal edecek şekilde Türk öğrenci almaktadır.

Netice olarak Bakanlığımız birimlerince yapılan, Türk yasalarını ihlal eden söz konusu okulların faaliyetlerine ilişkin gerekli yasal tedbirleri almaktan ibarettir. İlgili mevzuat kapsamında var olmayan bir kurumun müfredatına müdahale olmayacağına göre din dersi dayatması gibi bir durum da doğal olarak mümkün değildir.”

Bu tekzip yazısı ile işbirlikçi kesimin yazılarındaki iddialar, okuyucu tarafından bizzat mukayese edilerek özel olarak değerlendirilmelidir. Aradaki tezatlar, gözler önüne serilmelidir.

Bu kapsamda Attila İlhan’ın geçmişte yaptığı değerlendirme hatırlanmalıdır: “Kültür emperyalizminin canlı organları olan bu okullar; harıl harıl öz yurduna ve halkına yabancılaşmış, ecnebiye hayran, onunla iş birliğine teşne aydınlar üretiyordu.”

Gene bu kapsamda bu işbirlikçi sömürgeci zihniyetle ilgili Kur’an’ın yaptığı uyarılar asla unutulmamalıdır:

“… Onlar, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar…” (5 Maide 13)

“Ey iman edenler, eğer bir fasık, size bir haber getirirse, onu ‘etraflıca araştırın’. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da sonra işlediklerinize pişman olursunuz.” (49 Hucurât 6)

Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin; 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması ile kabul edilen Yabancı Okulların statülerini, 1942’de İsmet İnönü’nün Başbakanlığı döneminde açılan ve günümüzde tartışılan iki Fransız okulu (Pierre Loti- Charles de Goulle), aynı statüde olan Ernst Reuter Alman okulu-varsa-diğer okullar konusunu, ABD ile 1949’da imzalanan, 18 Mart 1950’de de TBMM’de onaylanan “Fullbright Eğitim Programını”, “Yabancı dille eğitim” anlayışını, bugün uygulanmakta olan “Eğitim sisteminin müfredatını ve Felsefesini” gündeme getirip radikal çözümler üretmek için gönüllü kuruluşlarla işbirliği yapmalı ve bu konuda ısrarlı olmalıdır.

Kendi kültür ve medeniyet kodlarımıza göre yeni bir eğitim sistemi oluşturulmalıdır.

Henüz vakit varken…

 

UMRAN KÜLTÜR VE MEDENİYET HAREKETİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir